Sorunlar-Sorular
21 Eylül 2020
Mavi Kart gitti DAU geldi. O da yetmedi revize DAU ortaya çıktı. 2 Eylül 2020 tarihli Denizcilik Atıkları Uygulaması (DAU) Genelgesi’nin 6’ıncı Maddesi amatör denizciler arasında yeni tartışma ve soru işaretleri oluşmasına neden oldu.
Bu madde ile hayatımıza giren yeni kural özetle şöyle:
400 GRT altı ve 12 yolcu kapasitesi altı (mürettebat dahil) özel tekneler (Genelge’de ‘gezi tekneleri’ olarak anılıyor, oysa gezi teknesi yasal düzenlemelerde günübirlik tur teknesidir) ‘seyrüsefer esnasında’ 15 günde bir atık (pissu ve çöp) vermek zorundadır.
400 GRT altı ve 12 ve üstü yolcu kapasiteli tekneler (yani yolcu gemileri ya da ticari yatlar) ‘faaliyetlerini tamamlayıp’ limana döndükten sonra 48 saat içinde ya da daha kısa sürede limanı terk edeceklerse, ayrılmadan önce atık (pissu ve çöp) vermek zorundadır.
Bu düzenleme Mavi Kart konusunda 4 yıldır süren belirsizlikleri ortadan kaldırır, ihtiyaca yanıt verir mi? Tartışmaya açık.
İki Sorun-İki Soru
Kamu yönetimi bu genelge ile GATS (Gemi Atık Takip Sistemi), Mavi Kart (MKS) ve AB 2019/883 Direktifi’nin (Port reception facilities for the delivery of waste from ships) birleşiminden oluşan çok yönlü bir düzenlemeye gitmiş.
AB 2019/883 Yönetmeliği’nde limanlardaki atık alım imkanlarının geliştirilmesi ön planda iken, Çevre Bakanlığımızın revize DAU Genelgesi’nde ‘gemi büyüklüğü’ne ve ‘taşıyabileceği kişi sayısı’na göre atıkların ne zaman verileceği ve nasıl kayıt altına alınacağına odaklanılmış. Dolayısıyla…
Birinci sorun: Liman barınak ve iskelelerdeki teknolojik-lojistik olarak yetersiz atık alım tesislerinin; özellikle Gökova, Hisarönü, Göcek, Kekova gibi atık alım merkezi sayısının vahim ölçüde yetersiz olduğu bölgelerde kapasitenin geliştirilmesi konularında hiçbir somut önlem, strateji yok. Genelgede sadece “Bu konudaki şikayetleri Bakanlık takip edecektir, önlem alacaktır” deniyor.
İkinci sorun: Pratikte aylarca limana girmeyen 12 kişi kapasitenin üstündeki özel tekneler (yasal statü olarak yolcu gemileri) ve ticari yatlar, hayli belirsiz bir atık verme yükümlülüğündeler; Diğer yandan kısa süreli (günlük ya da haftalık tur) sefer sonrası limana girme zorunluluğundaki ticari tekneler ve 12 kişi kapasite altı özel tekneler, yani özellikle amatör denizciler için katı (ve yine muğlak) sınırlamalar ortaya çıkıyor.
Özel tekneler için iki soru işareti var:
Türkiye kıyılarında seyir için Transit Log, yeni ismi ile SİB (Seyir İzin Belgesi) almak zorunlu olmadığına göre “15 günlük süre ne zaman başladı, ne zaman bitti? Ne zaman mola verildi, denizin üstünde sıvı atık üreterek ne kadar kalındı?” gibi bir seyir süresi belirsizliği var. Kaldı ki, büyük bir bürokratik işkence ile SİB zorunlu tutulsa bile, bu belge ‘limandan çıkış’ anlamına gelir. Liman terk edilince ‘kesintisiz seyir’ halinde olunduğu anlamına gelmez. Yani kamu yönetiminin elinde de bu süreyi kanıtlayacak bir belgeleme sistemi yok. O halde teknede atık üretilen seyir süresinin belirlenmesinde kaptanın beyanı esas olmak durumunda. SG bu beyanı kabul edecek mi?
12 kişilik kapasite neye göre belirlenecek? 2020 sonrası verilen bağlama kütüklerinde tekne kişi sayısı belirtiliyor. 2019 ve daha eski kütüklerde belirtilmiyor. Bu durumda “CE Belgesi A Kategorisi kişi sayısına bakılır” diye bir görüş ortaya çıktı. Ama eski teknelerde CE sertifikasyonu da bulunmuyor. O zaman neye bakılacak?
Aslında bu sorunun akılcı ve basit yanıtı 2008 tarihli Özel Tekneler Yönetmeliği’nin esas alınması olabilir. Bu yönetmelikte özel tekne şöyle tanımlanıyor;
Bölüm 1, Madde 4: “tam boyu 2.5 metreden küçük 24 metreden büyük olmayan”
Bölüm 2, Madde 7: “Özel teknelerde seyirde en çok 12 kişi bulunur.” (Yeni DAU Genelgesi’nde ise, “12 kişi ve fazlası, 12 kişiden az” ayrımı yapılmış. Kamu yönetimi muhtemelen bu çelişkiyi düzeltecektir.)
Eylül Ayı ortalarında bu yazı yazılana kadar yeni DAU Genelgesi’yle bağlantılı bir cezai uygulama örneği duymadık. Duyduğumuz şu; uygulama konusunda Sahil Güvenlik bir iç değerlendirme yapıyor. Bu değerlendirmede amatör denizcilerin (12 kişi altı kapasiteli özel tekneler) imkanları da hassasiyetle göz önünde bulunduruluyor. Bakalım nasıl bir uygulama yapılacak, önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Amatör Denizciler Ne Yapmalı?
CİMER üstünden Çevre Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü’ne kıyılarımızdaki yetersiz sıvı atık alım bölgeleri hakkında bilgi vermek, atık alım tesislerindeki hatalı uygulamaları bildirmeliyiz (Örneğin; fahiş ücretlendirmeler, atık vermek için bağlama ücreti talebi, tesis altyapı ve teknolojisinin yetersizliği gibi).
Eğer önümüzdeki dönemde “15 gündür atık vermemişsin” diye cezai uygulama yapılırsa, 1 ay içinde İdare Mahkemesi’nde iptal davası açılmalıyız. Geçmiş örneklerdeki (Muğla İdare Mahkemesi ve İzmir Bölge İdare Mahkemesi) ceza iptal gerekçelerinin yanı sıra… Teknenin kaç gün seyir dışı olduğu, bir koyda alargada bırakıldığı, iskelelerde bağlı olduğu ve bu sürede teknede yaşansa bile sıvı atıklar için karasal imkanların kullanıldığı dile getirilebilir. Kaptan beyanının aksine teknenin 16 ya da daha fazla gün ‘deniz üstünde-seyir halinde’ olduğunu, ‘sıvı atık ürettiğini’ kanıtlamak da kamu yönetiminin sorumluluğu olacaktır.
Sonuç: Bu talihsiz öykü devam ediyor!
4 yıldır konuşuyoruz. Kıyılarımızda sıvı atık alım tesisleri konusunda hiçbir gelişme yok. Hem kapasite yetersiz, hem teknoloji. Anlı şanlı bazı marinalar lütfedip yanaşılan beton rıhtıma bir tahta-lastik bile koymadılar. Usturmaçalarını doğru yerleştirmeyen teknelerin bordasında binlerce liralık hasar oluşabiliyor. Hele ki, Kuzey Ege, Marmara ve Karadeniz’de durum tam anlamıyla içler acısı. Pek çok barınak ve limanda uygun sıvı atık alım tesisi yoktu, hala yok.
Denizlerimizdeki devasa karasal kirlilik devam ediyor, artıyor… Sadece örnek diye kayıt düşüyorum: Yıllardır konuşuyoruz, Bodrum Turgut Reis’te atığını kurallara uygun olarak marinada veren teknenin sıvı atığı 15 dakika içinde belediyenin derin deniz deşarj kanalından arıtılmamış olarak hala denize pompalanıyor.
Atık alım tesisleri kafasına göre hareket ediyor. Kimi 100 litre sıvı atık alımına 50 TL alıyor kimi ‘bağlama ücreti zorunludur’ diyor, 300 TL hesap kesiyor. Pek çok rıhtımda küçük özel teknelerin sıvı atık vermek için gereksinimi olan vakumlu pompa sistemi kurulmadı. Geçtiğimiz 4 yılda bozulanlar ise tamir bile edilmedi.
Tüm profesyonel ve amatör kaptanlar tedirgin. Her gün denizci forumlarında elektronik haberleşme gruplarında tuhaf uygulamalar nedeniyle bir protesto seli yaşanıyor.
Sahil Güvenlik de mutsuz. Denizde batan bir teknenin mürettebatını mı kurtarsın, kaçakçı-hırsız peşinde mi koşsun, denizdeki teknelerin pis suyunu mu takip etsin? Üstelik yasal düzenlemeler de sorunlu. Genelgeler yayınlanıyor, uluslararası ve ulusal mevzuat ile çelişkili noktalar var… Ceza uygulaması yapılıyor, İdare Mahkemeleri iptal ediyor.
Hiçbir amatör denizci küçük koylarda, cennet kıyılarımızda kirlilik yaratmaya tevessül etmez, bunu yapanı gördüğünde de en büyük tepki amatör denizciden gelir. Yıllardır kıyılarımızı, küçük koylarımızı kirletenlerin tespit edilmesi için özel denetim birimleri kurulsun, sivil müfettişlik verilsin, kasıtlı kirletmenin tespiti durumunda en yüksek cezalar verilsin diyoruz, bir adım atılamadı.
Netice: 4 yılda bir arpa boyu yol gidemedik.
コメント