Gazete Oksijen yazarı Ali Boratav’ın bugüne kadar üç baskı yapmış olan Mavi Yolculuk Rehberi, dördüncü baskısı olan Deniz Kitabı ile yeniden okurlarıyla buluşuyor. Güncellenmiş ve genişletilmiş olan kitabın en önemli özelliği 4 cilt halinde “okur dostu” bir kullanım sağlaması. Boratav, yazın sürekli dolaştığı Gökova Kekova arasındaki hattan bahsederken değişimin kaçınılmaz olduğunu vurguluyor.
Röportaj: Yeşim Nur MANTAŞ

İlk baskısı 2019 yılında okurla buluşan Mavi Yolculuk Rehberi, içeriği ile gerçekten bir başucu kitabı. Sadece “mavi yolculuk” meraklısı için değil bu konuda hevesi olan ama vakit bulamayan veya gidemeyecek bile olsa o kıyılar, koylar hakkında daha çok bilgi sahibi olmak isteyen iştahlı okurlar için de harika bir hazine. Her yeni baskısında sürekli güncelleniyor. Zira Gazete Oksijen okurlarının da yakından tanıdığı yazarı Ali Boratav mavi kıyılarda yol almaya devam ediyor.
Ege Yayınları’ndan çıkan dördüncü baskının en büyük farkı yolculukta daha rahat kullanılabilmesi için kitabın dört cilde bölünmüş olması. İlk cilt Gökova Körfezi, ikinci cilt Hisarönü ve Marmaris Körfezleri, üçüncü cilt Fethiye-Göcek Körfezleri ve Kalkan-Kekova kıyıları ve dördüncü cilt 12 Adalar bölgesini kapsıyor, toplam 664 sayfa. Fikir babası da Amatör Denizcilik Federasyonu’nun kurucu başkanı Teoman Arsay.
Boratav, hikayeyi şöyle anlatıyor, “Teoman Arsay ağabeyimizden bir telefon aldım. Teoman ağabey çok titiz ve dikkatlidir, muazzam bir bilgi birikimine sahiptir. ‘Eyvah kitapta bir hata mı yakaladı acaba’ diye korkuyla telefonu açtığımda ‘İlk fırsatta bana bir uğra, sana bir sürprizim var’ gibi esrarengiz bir şeyler söyledi ve telefonu kapatıverdi. En kısa sürede Teoman ağabeyin neredeyse yılın 365 günü içinde yaşadığı teknesi MAT’ın yolunu tuttum. İçeri adımımı attığım gibi elime bir kutu tutuşturdu. Meğer Mavi Yolculuk Rehberi’nden 3-5 tane aldırmış, becerikli bir mücellite tarif etmiş, ciltleri parçalamışlar yeni kapaklar yapmışlar, bir kutu içinde 7 ciltlik bir Mavi Yolculuk Rehberi üretmişler. Dedi ki, ‘Bak senin kitap harika olmuş. Ama izin veriyorsan ben bir değişiklik yapıyorum... Çünkü dalgaların arasında seyreden bir teknede bu ağırlıkta, büyüklükte bir kitap kolay kullanılamaz. Bunu her körfez bir fasikül olarak yaparsan denizciler daha kolay kullanabilirler.’ Teoman ağabeyimizin dünya yayıncılarının bile akıl -ve belki maliyetler nedeniyle cesaret de- edemedikleri bu formülünü hayata geçirmek biraz ek uğraş ve maliyet gerektirdi. Ama denizcilerin beğeneceğini umduğum bir sonuç elde ettik diye düşünüyorum.”
Ali Boratav’ın deyişiyle ilk 3 baskıda “sistematik oturmuş.” Geniş bir hacimde oldukça detaylı bir şekilde efsaneler, lezzet durakları, bölge insanları, bölgenin kültürel özellikleri, tarihi antik kentler var. Bunun yanı sıra rota seçenekleri, yolculukla ilgili kişisel notlar, okuma notları ve en nihayetinde bunu aynı zamanda gazeteci olan yazarın kaleme alması da okur açısından ayrı bir keyif. Sıkı durun, dördüncü baskıda 1600 fotoğraf, 310 haritanın yanı sıra 540 koy ve mola noktası yer alıyor.

Mavi Yolculuk Rehberi’nin bütün baskılarını göze alırsak bize anlatmadığınız -kendinize sakladığınız- gizli yerleriniz var mı?
Birinci baskıda vardı. İkinci baskıda deniz kalabalıklaşmaya başladı. 450 koydan 540’a çıktım. O 90 koy bayağı kendime sakladığım koylardı. Ciddi bölümü en azından yarısı ‘Buraya yazmayayım’ dediklerimdi. Fakat sonra baktım denizde öyle bir kalabalık var ki... O benim kendime sakladığım dediğim yerleri profesyoneller zaten biliyor. Amatörler de öğrensin! Mesela Oğlanboğuldu diye bir ada vardır Hisarönü'nde. Biz başladığımızda aşağı yukarı her seferinde önünden geçerdik. Bir tane tekne görmezdik. Sadun Boro’nun kitabında yoktur mesela. Sadun Boro’yu bir kenara bıraktım, ki en iyi bilen o, hiçbir kılavuz kıtapta yoktur. Derken ben kitaba koydum dergide yazdım vs. Şu anda Oğlanboğuldu'da yer bulunamıyor.
Dirsekbükü bayramda 150 tekne filan oluyor. Eskiden ortadaki 10-12 metre sığlığı kimse bilmezdi. Birinci baskıya koymadım ama 2. baskıda ‘Bunu yazmazsam olmaz’ dedim onu da yazdım, drone fotosunu koydum. Şimdi burada demir atacak yer bulamıyorsunuz.
Kaptırdınız yani!
Aslında her zaman demirlenecek bir yer var. En kalabalık koyda bilebulunabiliyor. Bugün şöyle bir şey yaşıyoruz. Bir yandan sevinmemiz lazım denizlere büyük bir ilgi var. Denizin üstü tekne doldu. Bu bölge çekirdek alanımız. Çünkü, mavi yolculuğun en cazip bölgesi. Isı uygun deniz sıcaklıkları uygun, çok sayıda kapalı koy var. Yelken yapmak istiyorsanız genellikle yaz aylarında yelkene çok uygun tatlı bir meltem var. Kuzey Ege’de de öyledir ama mesela Akdeniz’de yelken yapmak daha zordur.
Bu doluluğa karşı yeni rotalar nerelere olabilir?
Denize değil de sahiden denizciliğe meraklı olanlar artık mecburlar kuzeye doğru çıkacaklar. Cunda Ayvalık Tabiat Parkı, Çeşme, Seferihisar, Dikili, Kalem Adaları, Doğu Ege Adaları, yani Midilli Sakız Sisam aşağıda Iraklia Adası (Hrakleia) dünyanın en yaşlı nüfusunun yaşadığı, insan ömrünün en uzun olduğu iddia edilen ada. Buraları biraz daha fazla keşfedeceğiz gibi geliyor.

Bu işin sonu nereye gidiyor, deniz bitti mi?
Bilmiyorum, kolay değil denizi bitirmek. Ama bitirmek için çok ciddi çaba sarf ediyoruz. Nasıl daha kötü yapabiliriz? Buna kafa yoran müthiş bir grup var: "Oraya otel yapalım, buraya beton dökelim, şuraya balık çiftliği kursak, çöpleri şuradan denize dökeriz, kanalizasyondan denize boru hattını şuraya döşeriz..."
Bozburun’un bir de 20 yıl öncesini düşünün. Selimiye’ye ilk 1987’de gittim. Koskoca Selimiye’de bir tane otel 2 tane pansiyon vardı. İki tane kırık dökük restoran vardı. O günkü denizle bugünkünü mukayese etmek mümkün mü?
Onu mukayese ederseniz "deniz bitti" dersiniz. Ama geçen yılkini mukayese ederseniz "deniz çok güzel, hele ki haziranda nasıl pırıl pırıl" diyeceksiniz. Ama Haziran ayında bile Selimiye’de çakılların üzerinde yosun var. Bundan 7-8 yıl önce o çakıllar birer mücevher gibiydi.
Denizcilik son yıllarda giderek maliyetli bir hal aldı. Denizde yaşam giderek zorlaşıyor, lüks bir şey...
Aslında bizim gibi mürettebatsız tekneler için lüks değil. Zorluğu çok! Temizliği kendin yapacaksın. Tekneyi bağlayacaksın, demir atacaksın, bir yeri bozulunca yapacaksın. Elimden biraz iş gelir, tamiratı kendim yapıyorum çoğunlukla.
Deniz sevgisi çocukluğunuzdan mı geliyor? Denizci bir aile miydiniz?
Yok değildik. Yazlık evimiz vardı. Yaz ayları herhalde 6 saat denizde olurdum. Ama denizcilik aileden gelen bir şey değil anlayacağınız sonradan görme denizciyim!
Poseidon’la aranız nasıl 20 seneden sonra?
Biraz da bu kitap nedeniyle Gökova ve Kekova arasında çok gezdim. Oralarda artık kayaların rengini bile biliyorum. 12 Adalar tarafını da. Ama İstanbul’dan Bodrum’a bir tekne götür deseniz bayağı bocalarım.
Neden?
Çalışmam lazım. Mesela Yunanistan tarafında Ion Denizi dahil pek çok yeri tekne kiralayarak gezdik. Yeni bir yere gittiğim zaman rehber kitap, google earth biraz internette araştırma derken artık bayağı gözüm kapalı gidiyorum.
Bu 20 yılın bana kazandırdığı şey neleri öğrenmem gerektiğini biliyorum artık. Ama yeni bir bölgeye gidiyorsam muhakkak öğrenmem gerek. Bu 20 yılda neyi öğrenmeliyim, nasıl öğrenirim en kolay onu epey öğrendim.
Hiç dünyayı gezmek gibi hayalleriniz yok mu?
Hayır yok, yok Allah yazdıysa bozsun! Öyle uzun yola çıkmak için fizik kondisyon muhakkak lazım. Biraz problemli benim için. Hem boyun fıtığım hem bel fıtığım var.
Kitabın yazarından tüyolar
+ “Bir sezonda iki gece aynı yerde konaklamamızın sayısı iki elin parmaklarını geçmez. Her gün aşağı yukarı başka bir yere gideriz” diyor Boratav ve devam ediyor, “Bozburun’da Ada Boğazı’nı severim. Normal mevsimde o kadar kalabalık ki az gidiyoruz. Ada Boğazı’na gidersem nasıl gidiyorum? Mesela guletlerin oraya ne gün uğradıkları belli. Bozburun’dan çıkan guletler çoğunlukla ilk gece cumartesi gecesi o bölgede kalırlar. Yakın bir yere demir atar giderler. Dönüşte cuma gecesi gelirler, cumartesi orada kalırlar yakın bir yere demir atar giderler. Marmaris’ten çıkan gulet hafta ortası gelir. Salı ve çarşamba. Demek ki pazar günü orası iyidir. Pazartesi iyidir. Bencik Koyu en sevdiğimiz yerlerden. Öyle bir kalabalık oluyor ki! Ama Bencikte cuma gecesi gulet olmaz. Cumartesi yolcu indirecek Selimiye’den çıkanlar Selimiye yakınındadır, Bozburun’dan çıkanlar Bozburun yakınında Marmaris’ten çıkanlar zaten Marmaris Boğazı’na kadar gitmiş durumdalar. Cuma günü orası süt liman.”
+ “Söğüt, Bozburun, Selimiye... Bu saydığım üç yer bence Türkiyede kara turizminin en üst seviyesi. Hem denizciler hem de karadan gidenler için yararlanılabilecek maksimum güzellikteki turizm doğası. Üçünde de çok ciddi deniz kirliliği var. Bir de üstüne üstlük Selimiyede Bozburun’da marina projesi gündemde şimdi”
Sevgili Kardeşim
Amatör Denizcilik camiasına yıllarca faydalanacak ve anılacağınız bir eser kazandırdığınızdan dolayı sizi kutlarım. Mavilerde görüşmek dileğiyle⛵️⚓️