2024’e renkli ve stresli haberlerle adım atıyoruz. Teknelere yeni bir bağlama kütüğü harcı, marina ücretlerine yeni bir KDV sürprizi, Göcek koyları için yeni ve agresif projeler… Denizciliği her boyutta bir gelir kapısı olarak yeniden tanımlama çabaları… Sosyal adalet unutulmaya başlandı. Amatör denizciliğin tıpkı mütevazı bir kır ya da deniz kasabası emeklilik hayatı gibi yaşanabileceği artık hiç hesaba katılmıyor. Haydi hayırlısı…
2024’e adım attığımız şu günlerde, denizcilik yaşamımızda hayli renkli ve stres yaratan gelişmeler yaşıyoruz. Aslına bakarsanız bu gelişmelerin en can alıcıları, denizcilerin tümünü prensip olarak çok zengin kesim olarak kabul eden siyaset ve bürokrasi erbabının denizciliği bütçeye gelir yaratacak bir faaliyet alanı, denizcileri de “altın yumurtlayan tavuk” olarak görmesinden kaynaklanan yeni projeler.
Mesela, teknelere getirilen yıllık harçlardaki mantıksızlık. Zaten şapka uçuran marina ücretlerine bir de yüzde 20 KDV uygulama planı. Göcek’ten başlayarak doğa harikası koyları belki kısa süreli, belki uzun süreli, ama her halükârda ücretli konaklama alanları haline getirme projeleri…
Kısacası… Tablo şu: Aşırı avlanmayla denizlerdeki doğal yaşamın yok olma seviyesinde gerilemesi kimsenin umurunda değil. En gözden ırak koylarımızın bile ağırlıklı olarak kentsel ve tarımsal kirlilik nedeniyle can çekişmeye başlaması, omuz silkip geçilecek sıradan bir konu.
Ama amatör denizcilerden en yüksek geliri nasıl elde edebiliriz sorusu, sanki Ankara’nın en cazip sohbet konularından biri haline gelmiş durumda. Yanlış anlaşılmasın amatör denizciler harç, vergi ya da KDV’den kaçmıyorlar. Ama adaletli bir uygulama bekliyorlar.
• 5-7 metre boyundaki teknelerden 5.000 TL,
• 7-9 metre boyundaki teknelerden 7.500 TL,
• 9-12 metre boyundaki teknelerden 10.000 TL,
• 12-15 metre boyundaki teknelerden 15.000 TL, • 15-20 metre boyundaki teknelerden 25.000 TL,
• 20-30 metre boyundaki teknelerden 50.000 TL,
• 30 metreden büyük teknelerden 100.000 TL yıllık harç alınacak.
YILLIK BAĞLAMA KÜTÜĞÜ HARCI
Gelin, yeni gelişmelere bu açıdan sırasıyla bakalım…
Eğer kültürü bir yana bırakıp rakamlara bakarsanız; yani amatör denizci belgesi (ADB) ve Türk bayraklı tekne sayısını tek gösterge kabul ederseniz, denizciliğimizin hızla ilerlediğini düşünebilirsiniz. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın (UAB) geçen yılki kayıtlarına göre ADB sayısı 1 milyonu, bağlama kütüğü sayısı da 100 bini geçmiş durumda. Son istatistiklerde bu 100 bin teknenin 36 bininin 6 metre ve üstü büyüklükte olduğu bilgisi yer alıyordu.
Muhtemelen 2023’ün son günlerinde 5 metre üstü teknelere ilişkin yeni bir veri tabanı analizi yapılmıştır. Çünkü 6 Aralık 2023 tarihinde bir torba yasa ile bağlama kütüğü harcı yeniden düzenlendi. Her yıl otomobillerden alınan MTV gibi, 5 metreden büyük özel teknelerden de boylarına göre bir bağlama kütüğü harcı alınması yasalaştı.
Hem de hayli iddialı rakamlar… Yeni yasal düzenlemeye göre;
BİRKAÇ ÜLKE, BİRKAÇ ÖRNEK
Dünyada denizcilik kültürünün beşiği İngiltere gibi pek çok ülkede tekne vergisi / harcı yok. Ama bazı ülkeler özellikle 2000’li yıllarda uygulamaya başladı. Hatta bunlar arasında Fransa gibi hayli yüksek vergi koyanlar da var.
Fransa’nın DAFN isimli bu vergisi, tekne boyu ve motor gücünün göz önüne alındığı bir denklemle hesaplanıyor. Sonra teknenin yaşına bağlı bir indirim uygulanıyor. Örneğin 10 metre tekne için 178; 16 metre tekne için 886 euro. Bu rakamın üstüne örneğin 20 HP motor varsa 20×35=700 euro geliyor. Ama tekne 600 HP motorlu bir yat ise 600×64= 38.400 euro eklenecek (yani motor gücü vergiyi inanılmaz artırabiliyor). Sonra 11-21 yaş için yüzde 33, 21-26 yaş için yüzde 55, 27 yaş ve üstü için yüzde 80 indirim uygulanıyor.
İtalya, Nisan 2012 itibarıyla bir yıllık tekne vergisi sistemi uygulamaya başladı. Yine önce uzunluk üstünden bir baz rakam oluşturuluyor. Örneğin; 10-12 metre 800 euro, 12-14 metre 1160 euro, 14-17 metre 1740 euro… 64 metre üstü 25.000 euro. Sonra bu rakamlar üstünden bazı indirimler uygulanıyor. Şöyle ki; yelkenli yatlar vergi yükümlülüğünden yüzde 50 düşüyor. Sonra da 5, 10, 15 yaş baremlerine göre sırasıyla teknenin vergisine yüzde 15, 30, 45 indirim uygulanıyor.
Hırvatistan kendi denizlerine giren her tekneden ve her yolcudan vergi alıyor. Yolcudan tıpkı otel gibi gecelik turizm vergisi, tekneden ise bir seyir harcı ve çevre kirliliği vergisi tahsil ediliyor. Ödemeyi yaptıktan sonra “navigation fees vignet – taşıt pulu” alıyor ve dolaşmaya başlayabiliyorsunuz. Bu harç ve vergiler, motor gücü ve tekne uzunluğuna göre haftalık, aylık, yıllık olabiliyor. Bir kişi için aylık turist vergisi 40, üç kişi olursa 210, 10 kişi olursa 490 euro. Seyir harcı ise tekne büyüklüğü ve motor gücüne göre hesaplanıyor. Örneğin 43 feet, 54 HP bir teknenin bir aylık seyir harcı 91 euro. Aynı büyüklükte 1500 HP bir tekne için 373 euro, yani dört kat fazla aylık ödeme yapmanız gerekiyor.
Yunanistan’ın 2019’da uygulamaya başladığı TEPAI vergisi ise tıpkı bizimki gibi sadece tekne boyu üstünden alınıyor. Amatör denizci kabul ettiği 12 metreye kadar olan tekneler son derece cüzi (en fazla 33 euro) olmakla birlikte, denizlerindeki tüm teknelerden boyuna göre vergi alıyor. (12 metre ve daha büyük teknelerde metre başına 8 euro.) Ayrıca, yıllık peşin ödemede yüzde 10 ve Yunan marinalarına bağlı teknelere ek olarak yüzde 20 indirim uyguluyor.
Gördüğünüz gibi, komşumuz Yunanistan’ın kolaycılığı bir yana, örneklerde genellikle teknenin boyunun yanı sıra, yelkenli ya da motoryat oluşu, motor gücü ve yaşı da belirleyici değişkenler olarak karşımıza çıkıyor. Peki neden?
“SENİNKİ KAÇ METRE” DİYE HARÇ OLUR MU?
Birincisi teknelerden uzunluğuna göre harç almak, karadaki motorlu taşıtlardan kaç santim diye MTV almaktan farksız. Şu satırları yazarken küçük bir ikinci el piyasa araştırması yaptım. 18 metre uzunluğunda 3 milyon euro fiyatında da tekne var, 200 bin euro fiyatında da. Yeni teknelere baksanız 10 milyon euro fiyat bile görürsünüz. Ama Ulaştırma Bakanlığı’na göre bu teknelerin üçü de her yıl devlete 25 bin TL ödeyecek. Bu size adil geliyor mu? Adil ise, haydi arabalardan da kaç santimse o kadar MTV alalım…
İkincisi deniz taşıtlarını bir vergi ya da harca konu etmenin tüm dünyada şöyle bir mantığı var: “Ben devlet olarak sana seyir güvenliği, çevre temizliği gibi hizmetler sunuyorum. Sen bir araç ile benim denizlerimi kullanıyor, atıklarını bırakıyor, kirlilik yaratıyor, doğal yaşamı tehdit ediyorsun. O halde devlete bu verdiğin zararın ve aldığın hizmetin miktarına paralel – adil bir bedel ödemelisin.”
Dolayısıyla denizin üstünde yaşam konforuna ölçü olabilecek tekne boyu yanı sıra, yakılan petrol ile neden olunan çevre kirliliğinin ölçüsü olarak motor gücünün; adalet açısından da tekne değerinin en önemli ölçütlerinden biri olan tekne yaşının hesaba katılmasından daha doğal bir şey yok.
Bir diğer konu: Bu vergi/harç ülke denizlerindeki tüm teknelerden alınmalı. Hırvatistan ve Yunanistan’ın uygulamaları bu açıdan örnek olmalı. Türk sularındaki Avustralya, Katar ya da İsviçre teknelerinden neden vergi alınmıyor? Onlara verilen hizmetin ücretini, onların yarattığı kirliliğin bedelini neden sadece Türk bayrağı taşıyan Türk amatör denizcileri ödüyor? Üstelik özellikle mega ve süperyat segmentlerinde Türk bayrağı taşımayan hayli fazla sayıda Türk teknesi bulunduğu da açık.
Sadece Türk bayraklı teknelerin harç ödemesini savunanların bu sorulara da bir yanıt vermesi gerekmiyor mu?
DENİZ ÇOK AKIŞKAN BİR COĞRAFYA
Uzun zamandır tekne vergisi uygulayan istisnai ülkelerden biri olan ABD farklı bir mantıkla vergilendiriyor. Tekne sahibi olanlara bir tür gelir vergisi ya da lüks tüketim vergisi yansıtıyor. Kaliforniya gibi bazı eyaletlerde teknenin piyasa değerinin yüzde 1’i ölçüsünde yıllık “Personel Property Tax’(Kişisel Değerli Eşyalar Vergisi)” var. Ama bu nedenle de teknelerin büyük çoğunluğu vergi olmayan Delaware gibi limanlara kayıtlı. Böyle dayatmalar yaşandığında bu kaçışlar denizcilik sektöründe sık görülen bir eğilim.
Hatırlayın: Geçmişte karasularımızdaki Delaware, Jersey limanlarına kayıtlı ABD, İngiltere bayraklı teknelerin sayısı nasıl bir anda artmıştı? Bu günlerde de yeni tekne satın alımlarında yüzde 20 KDV’den kaçanların 400-500 euro maliyetle edindikleri Polonya bayrağı sayısındaki artış ortada. Eğer Ankara tekne harçlarını bir gelir kaynağı olarak abartırsa Türk bayrağından kaçış yeniden artabilir.
Benzer bir diğer konu da şu: Eğer son dönemde aşırı fiyatlar ile cep yakan bir konu haline gelen marinaların ücretleri biraz daha artarsa komşu Akdeniz marinalarında daha fazla Türk teknesi görmeye başlamamız da şaşırtıcı olmayacak.
MARİNALARA YÜZDE 20 KDV ZAMMI
Evet, 6 Aralık’taki torba yasanın denizcilere getireceği sürprizlerden biri de marina ücretlerine yüzde 20 KDV idi. Duyduğumuza göre bu yasal düzenleme yetişmemiş, bir sonraki torbaya kalmış.
Şu anda mütevazı bir marinada, 10 metrelik mütevazı bir teknenin yıllık barınma ücreti 140 bin TL. Buna yüzde 20 KDV ve euro bazında her yıl yapılan rutin zamları eklerseniz, 2024’te en aşağı 200 bin TL. Tekneyi karaya çekip ufak bir alt temizliği, marina elektrik-su giderleri, minimum motor, yelken bakımını eklediğinizde 300 bin lirayı gözden çıkarmanız gerek.
Güç bela ayakta durmaya çalışan mütevazı amatör denizciliğin bu sürprizlere dayanacak gücü kalmadı. Döviz kurundaki artışlar nedeniyle, her yıl yapılması gereken periyodik bakımların iki üç yıldır ötelendiğine tanık oluyoruz. Her geçen gün kimi eski amatör denizcilerin maliyet baskısı ile teknelerini sattıklarını işitiyoruz.
İYİMSER-KARAMSAR ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Ankara’dan çözüm önerileri beklerken Ulaştırma Bakanı Abdülkadir Uraloğlu Ören’de bir konuşma yapıyor (9 Aralık 2023):
“Amatör denizcilerimizden de özel teknelerinin bağlama ve barınma yeri için birçok talep geliyor. Bu kapsamda da yat limanı konsepti dışında, izin onay sürecini kısaltıp yatırım maliyetini düşürmek suretiyle tekne bağlama kapasitesini artırmayı amaçlayan çalışmaları paydaşlarımızla hayata geçiriyoruz. Bu çalışmayla koyların adil kullanılacağı, çevre dostu uygulamalar sayesinde kirliliğin önleneceği, kıyı kaynaklarının verimli kullanımının artacağı, düşük maliyetle sosyo-ekonomik fayda sağlayacak bir yapı oluşturmayı hedefliyoruz.”
“Kıyı kaynaklarının verimli, koyların adil kullanımı” ve “çevre dostu” sözcükleri dikkatimi çekiyor. Net bir açıklama yok. İyimser bakarsak, bazı balıkçı barınaklarının imkânları sınırlı amatör denizcilerin kullanımına açılacağı; amatör denizci dernek, kooperatif ve benzeri kuruluşlara tıpkı İskandinav ülkeleri ya da İngiltere’de olduğu gibi bazı uygun koylarda minimum maliyetli bağlama alanları tahsis edileceği gibi müjdeler aklımıza gelecek.
Ama şeytan dürtüyor. Aklıma, Göcek’i şamandıra ve tonoz sistemleriyle parsel parsel dev bir marinaya dönüştürecek 2022 tarihli Çevre Bakanlığı ihalelerinin iptaline kadar deniz ve doğaseverlerin çektiği karın ağrıları geliyor.
Kendi kendime “Eyvah, 2024’te mavi yolculuk körfezlerimizde, mavi-yeşil koylarımızda yeni bir parselleme projesi mi geliyor” diye endişeleniyorum.
Ulaştırma Bakanı Sn. Uraloğlu bu konuya bir açıklık getiremez mi?
Doğrusu iyimser değil, karamsar ihtimallerin aklımıza gelmesi için maalesef şöyle çok somut bir gerekçemiz de var:
2024’e girmeye hazırlanan Göcekliler aralık ayını diken üstünde geçirdiler. Çünkü Çevre Bakanlığı’nın Göcek’te dört koyu günlük turizm tesisleri kurulacak mesire alanı olarak, bir koyu da küçük bir marina kurulmak üzere kimi talihli insanlara tahsis ettiği ortaya çıktı.
Üstelik de CHP’li belediyenin bu koylardan en azından birine önce inşaat ruhsatı verdiği sonra Göceklilerin isyanı üzerine bu ruhsatı bir bahane ile iptal ettiğini öğrendik.
SEVİMSİZ DETAYLAR ŞÖYLE…
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, şimdiye kadar kimsenin aklına gelmemiş bir hamle ile Göcek’in kent merkezine en yakın dört koyunu (Atbükü, Günlüklü, Osmanağa ve İnceburun-Eğriçam Koyları) mesire alanı yapılsın diye; bir koyunu da (Marin Türk Exclusive Marinası’nın -Poruklu- karşısındaki Ayten Koyu) marina yapılsın diye son yılların en gözde deniz turizmi şirketi MUÇEV’e tahsis etmiş. MUÇEV de bu koyları bazı girişimcilere alt kiracı olarak devretmiş.
Bu gerçekler, Göceklilerin 2023 yılı Ocak ayında bakanlıklara, CİMER’e yönelttikleri sorulara, sonbaharda gelen açıklamadan öğreniliyor. Aralık ayında Osmanağa Koyu’nu peyleyen şirket belediyeden inşaat ruhsatı alıp çalışmalara başlamaya kalkınca da kızılca kıyamet kopuyor, Göcekliler isyan ediyor. Biz de böylelikle durumu öğreniyoruz.
Bir detay daha vereyim. Mesire alanı yapılacak dört bakir koyun anlaşmasının detaylarını hâlâ bilmiyoruz. Ama… Fethiye’nin köklü turizmcilerinden, üç beş dönem milletvekili de çıkarmış ailenin marina yapmak üzere sözleşme imzaladığı Ayten Koyu’na ilişkin basında da çıkan ve yalanlanmayan iddialar şöyle:
Koy, 33 yıllık bir sözleşme ile yılda 700 bin lira bedelle; projeye göre 46 tekne konaklamasına müsait bir marina amacıyla kiraya verildi; kiracı şirketin (Ege Marina AŞ) ÇED başvurusunda 13 milyon lira yatırım yapılacağını belirtildi. Göcek’te, 15 metrelik iki motoryatın yıllık marina ücreti 1 milyon liradır. 46 tekne kapasite izni ile kuracağınız marinaya inşaat tamamlandığında 76 tekne bağlamak işten bile değil. Ve 33 yıllık sözleşme… Anlayın nasıl kârlı bir konudan söz ediyoruz…
ÜÇ YIL SONRAYI HAYAL ETMEYE ÇALIŞIYORUM
Çok zor. Gerçekten, bunu hayal etmek çok zor. Her haber, her müjde “Binmişiz bir alamete gidiyoruz kıyamete” dedirtiyor…
2023 sezonuna Gökova’nın en bakir koyları Büyük-Küçük Çatı, Balıkaşıran, Armonika bölgesinin Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Şubesi’ne eğitim kampı olarak tahsis edildiği haberleriyle adım attık, itirazlar, protestolar, proje askıya alındı. 2023’ten Göcek’in kente en yakın beş bakir koyunun marinalaşmaya ve yapılaşmaya açılması için sözleşmelerin çoktan yapılmış olduğunu öğrenerek çıkıyoruz. Yine itirazlar, protestolar, yine durdurulan projeler…
Mavi yolculuk kıyılarımızdaki tiny house yapılaşmasını, sit alanlarının kentlilere rezidans ve köyün çocuklarına düğün hediyesi haline getirilme çabalarını tamamen ayrı bir yana bırakıyorum. Görüntü şu: Muazzam bir mavi yolculuk kıyıları sermayemiz var ve bu sermayeyi çılgınca yemekteyiz.
2024 hepimize hayırlı olsun…
Comentarios