Bodrum Turizm Forumu’nun oksimoron sloganı ‘Mavi Ekonomi’. Kafamdaki dert şu: Mavi ise ekonomi olmaz, ekonomi gelişirse mavi kalmaz! Evet, giderek koca bir kent haline gelen Bodrum’un bugünü ve yakın geleceğinde devasa bir mavi ekonomi olduğu kesin. O zaman ikinci dert ya da soru şu: Koruyarak büyümek mümkün mü?
Geçen hafta pek heyecanlı bir toplantı daveti geldi. Ancak toplantının başlığı ‘sağlıklı zehir’ gibi tam bir oksimoron konu: “Bodrum Turizm Forumu: Mavi Ekonomiyi Yeniden Düşünmek.” Maviyse ekonomi yoktur, ekonomi varsa mavi yoktur. Bayılıyorum böyle çapraşık, çelişik işlere. Ama programa baktım… Sadece Akdeniz çanağı değil tüm dünyadan çok ilginç katılımcılar. Nasılsa konu deniz, biraz da mavi yolculuğa uzanır ve benim için iyice ilgi çekici olur. Gidiyorum!
Müthiş disiplinli bir toplantı
Bodrum Belediyesi, Akdeniz Turizm Vakfı ve Bodrum Tanıtım Vakfı bu forumun düzenleyicileriydi. Çok doğru bir karar verilmiş, bu yıl 34’üncüsü düzenlenen Bodrum Cup ile ilk Bodrum Turizm Forumu eş zamanlı düzenlenmiş. 150 gulet ve tirhandilin katıldığı Bodrum Cup’ın bu yılki teması da “Maviye güç katıyoruz” olarak belirlenmiş.
Bu yıl 150 gulet ve tirhandilin katıldığı Bodrum Cup’ın teması ‘Maviye güç katıyoruz’ olarak belirlenmiş.
Yılların Bodrum Cup’ının rüzgârını arkasına alan bu turizm forumu Bodrum’un Akdeniz’deki lider turizm bölgeleri arasındaki konumunu güçlendiren bir etki yaratmış olabilir, ya da en azından şunu diyebiliriz: Eğer devam ederse önümüzdeki yıllarda kesinlikle yaratır. Çünkü…
Çevre, turizm, sürdürülebilirlik, yönetim / yönetişim bilimi, iletişim, ekonomi, bilgi teknolojileri, lojistik ve benzeri konularda dünyanın 4 bir köşesinden sahiden çok ilginç uzmanlar, yetkililer, bilim insanları. Eli kırbaçlı ve gür sesli Nijeryalı bir moderatör hanımın yönetimi sayesinde 20’si yurt dışından katılan toplam 34 konuşmacılı 8 panel sabahtan akşama tamamlandı. Ayrıca toplam 50 kişinin katıldığı 6 tane de think tank (birlikte fikir-çözüm geliştirme toplantısı) yapıldı. Bu tür toplantılarda böyle bir disiplin nadiren gözlenir…
Peki nedir bu mavi ekonomi olayı?
Dünya ölçeğinde bakacak olursanız, mavi ekonomi yılda 24 trilyon dolar üreten bir eko sistem. 3.5 milyar insan okyanus ve denizlerden geçiniyor. Akdeniz’e gelelim… Mare Nostrum kıyı şeridinde 150 milyon kişi yaşıyor. Yaz aylarında bu nüfus 400 milyona çıkıyor. Haydi, gelin biraz da zülfüyare dokunalım: Dakikada 30 bin cam ve plastik şişe denize atılıyor. Yani sonuç?
Sonuçlar biraz çelişkili...
Gelin sondan başlayayım. Toplantının kapanış konuşmasını büyük bir heyecan ile yapan Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras özetle şunları söyledi:
Bodrum’a özellikle pandemi sonrasında, son birkaç yılda muazzam bir kaliteli göç alıyoruz. (Bodrum şu aralar üniversite mezunu nüfus açısından dünya listesinin ilk sıralarında olabilir.)
Pandemi turizm şoku sonrasında 2022’de kaybettiğimiz rakamları Akdeniz’de en hızlı geri kazanan merkezlerden biri olduğumuz da kesin. Yani mavi ekonominin Akdeniz’deki lokomotif güçlerinden biri olduğumuzu söyleyebilirim.
Ancak… Bir sorun var. Bodrum’da aşırı bir nüfus artışı yaşıyoruz. Yanlış anlaşılmasın ama bu yazlık (ikinci) evi olanların yarattığı bir nüfus artışı. Oysa turist bu nüfus artışını istemiyor. Çünkü bu nüfus mesela trafik sorunu yaratıyor. Turist ise havalimanından oteline 15 dakikada gitmek istiyor. Bu nüfus çöp üretiyor. Turist çöp istemiyor. Bu nüfus su istiyor, AC için elektrik talep ediyor. Turist bazen su bulamıyor, elektrik kesintisi ile karşılaşıp şaşırabiliyor.
Bodrum Turizm Forumu’nda 20’si yurt dışından 34 konuşmacı 8 panelde görüşlerini aktardı.
Birkaç gün önceye gidelim. 34’üncü Bodrum Cup’ın tanıtım toplantısı.
Bu dev organizasyonun kurucusu ve onursal başkanı turizmci Erman Aras, toplantıyı “Betona olan aşklarımızı frenleyip, maviye olan aşklarımızı ön plana çıkarmamız gerekiyor, aksi takdirde ileride bu yarışmaları da düzenlemek hayal olur" diye açıyor.
Toplantıda panelistleri dinliyorum. Konuya giren, turist olsun, paralı turist olsun, az sayıda olsun, nitelikli turizm alanlarında ağırlansın, niş market olsun, kültür-gastronomi turizmi olsun. Kısacası az sayıda turist gelsin, ama iyi para bıraksın. Herkesin derdi, hedefi bu.
Ama hayaller ve gerçekler… Böyle şeyler isteyip, her şey dahil 50 euro’ya 5 yıldızlı otellere tur satma konusu… Peki bu nasıl çözülecek?
Yani… Durum karmakarışık. Sonuçlar da çelişkili. Ya mavi ekonomi? Toplantıda neler konuşuldu? Aslında iyimser-kötümser hayli uç noktalarda bakış açıları dinledik. Mesela…
Ekstrem fikirler-1…
İlk grup felaket senaryoları.
Akdeniz Turizm Vakfı Başkanı Tony Zahra, toplantının açılış konuşmasında salondaki profile baktı ve şöyle bir başlangıç yaptı: “Siz yaş itibarıyla sanırım John F. Kennedy’yi tanımamışsınızdır. Ben tanımıştım. Küba füze krizini radyodan, gazetelerden sabah akşam takip ederdik. Dünya bir nükleer savaşın eşiğine gelmişti. Bugün Ukrayna, Putin, Moskova… Olayları takip ederken bir dejavu yaşıyor hissine kapılıyorum. Biz mavi ekonomiyi konuşacağız ama bir nükleer savaşın eşiğinde gibiyiz. 60’larda olduğu gibi bir mutlu son bekliyorum. Bu karanlık günlerden döner ve yeniden mavi ekonomiyi değerlendirebiliriz diye umuyorum.”
Yani kibarca “Tamam biz burada çok keyifli, önemli bir konuyu irdeleyeceğiz. Ama hemen yanı başımızda ciddi bir trajedi yaşanıyor ve bu trajedinin nükleer aşamalarında hepimiz felaketin mezesi olabiliriz” gibi bir açılış mesajı.
Sonra… Yani toplantının ikinci konuşmacısı olarak Hintli bir kadın düşünür Aradhana Khowala, mavi ekonominin çerçevesini çizen bir konuşma yapıyor. O da olaya şöyle girmez mi? “Biz burada mavi ekonomiyi konuşacağız. Ama konuya duymak istemediğimiz şeylerle başlayalım.
Mesela… 2050 itibarıyla 30’a yakın metropol, ki bunlara New York ve İstanbul da dahil, sular altında kalma tehdidi ile karşı karşıya. Bu bir kıyamet senaryosu değil, basit bir gerçek. Başımız cidden dertte. Gezegenin de mavi ekonominin de bir geleceği yok. Zaten bu tehlikenin önemli yaratıcılarından biri de mavi ekonomi değil mi?”
Mikro örnekler de çarpıcı. Toplantıda Malta’dan bir turizm kamu lideri var. Dr. Gavin Gulia. Diyor ki;“Turist gelecek, taze balık isteyecek. Balık çiftliği kuruyorsunuz. Artık yemler ve balık dışkısı ile deniz kirleniyor, turist bunu istemiyor. Balık çiftliği denizde ve plajda endüstriyel çöp yaratıyor. Turist bundan nefret ediyor. Ama bir yandan da taze balık istiyor.”
Devam ediyor… Daha da ilginç!
“Turist geliyor scuba bileti satıyorsunuz. Dalıyor, dipte artık balık görmüyor, denize atılmış ve yosun kaplanmış şişe görüyor. Dedik ki niş market yaratalım, turist scuba dalgıçlarına kıyılarımızdaki deneyimlerinde dip temizliği önerelim, dipteki plastik-cam şişeleri, denizdeki hayalet ağları temizletelim.”
Yani belanın içinde her zaman bir fırsat penceresi de var.
Ekstrem fikirler-2…
Özellikle bu tür başarılı uluslararası toplantılarda konuşmacılar seçilirken pozitif, teşvik edici, heyecan verici insanları programa eklemeye özen gösterilir. Bodrum Turizm Forumu’nda da bu tür konuşmacılar vardı.Öncelikle hakkını yemeyelim, forumun kapanış konuşmasını da Aradhana Khowala yaptı ve “Sabah yükselen deniz suları 2050’de 30 metropolü yiyecek demiştim. Ötesi de var… 2100’e kadar deniz seviyesi 1 metre yükselecek ve 100 deniz kıyısı metropol tarih olacak” diye başladığı konuşmasını şöyle noktaladı:“Şunu kabul edelim… Hayat denizde başladı ve muhtemelen denizde bitecek. Mesele şu: Siz bu arada ne yapacaksınız?”
Yani ‘her şey boş’ deyip, yan gelip yatacak mıyız, yoksa bir şeyleri değiştirmeye çalışanlardan mı olacağız?İşte foruma katılan herkesi etkileyen pozitif mesajlardan biri. Etkileyici bir konuşmacı…
Michael Haddad, Birleşmiş Milletler (UNDP) Arap Ülkeleri İklim Değişikliği İyi Niyet Elçisi. 1.75 boyunda, yaklaşık 100 kilo ağırlığındaki bu atletik arkadaş, 6 yaşında geçirdiği bir jet ski kazasından sonra göğüs hizası altı felçli olarak hayata devam ediyor. Toplantıda panelistlerin oturup konuştuğu koltuklar 1.5 metre yüksekliğinde ve 4 basamakla çıkılan bir platformda.
Michael Haddad, ismi anons edildiğinde iki koltuk değneği ile platforma tırmanmaya hazırlanınca ön sıralarda kim varsa koluna girip, kucaklayıp koltuğa ulaştırmak üzere hamle etti. Ama Michael, “Lütfen izin verin, sanırım başarabilirim” diye basamaklara koltuk değneklerini dayadı.
Göğüs kafesinin altı felç olan birisinin 40 santimlik basamakları koltuk değneği üzerinde zıplayarak çıkması kâbus gibi bir şey. Ama anlaşılıyor ki bu da onun şovu. Bir Emma Thompson ya da Angelina Jolie olmasa da… BM elçisi seçilmesi boşuna değil. Neticede Michael Haddad her basamakta toplantı salonundaki 200 kişinin kalbini ağzına getirerek o platforma tırmandı.
Panel konusu: Mare Nostrum ve Sürdürülebilir Ekonomik Büyüme. Moderatör gazeteci Dr. Fatoş Karahasan, tıpkı benim ‘Bu toplantının mavi ekonomi konu başlığı tam bir oksimoron’ hissim gibi paneli “Mare Nostrum diyorlar ama Akdeniz bizim mi? Ekonomik büyümenin sürdürülebilir versiyonu var mı?” gibi realist sorularla açmıştı.
Michael Haddad ise söz sırası geldiğinde şöyle konuştu:
“Dağlara tırmanmışlığım, Antartika’da 140 km, Afrika çöllerinde 100 km yürümüşlüğüm vardır. Katıldığım bu tür toplantılarda bana hep ‘hangisi yürüyüş daha zordu’ diye sorarlar. Yanıtım her zaman ‘En zoru ilk adımdı. Ama o ilk adımla hayatım değişti’ olmuştur.”
Yani?..
Yani, önce bir adım atın.
Mavi ekonomi… Tamam, tema oksimoron. İçinde hayati çelişkiler var. Ama, ama… Plastiği, azotu ya da fosforu azaltın. Denize yolladığınız kızartma yağını, deterjan ya da şampuanı azaltın. Kanalizasyonun ucuna bir ileri arıtma tesisi koyun. Kesilen, yanan ağaçların yerine beton fidan dikiminden vazgeçin.
Bir adım atın. Yapın bir şeyler!..
Yoksa ne mavi kalacak, ne de ekonomi. Sahi, nasıl anlatıyordu Cevat Şakir, hatırladıkça tüylerim ürperir;
“Bodrum’dayken her sabah kalkar maviyi görürdüm. Çoktu yahu! Fazla yahu!”
Mavi yolculuklar için iki ilginç öneri
Forumda 6 think tank, yani fikir - çözüm geliştirme grup çalışması yapıldı. Bunların en ilgi çekeni ‘Blue Voyage’ oldu. Diğer gruplarda 7-8 kişi varsa benim de katıldığım mavi yolculuk grubunda 15-20 kişi var.Fakat şaşırtıcı bir durum yaşanmakta… Saygın uluslararası turizm uzmanlarımızın mavi yolculuk hakkında hiçbir fikri yok. Gerçekten inanılır gibi değil. Türkiye’de 5-6 bin gulet, 20-30 yıldır, her yıl ortalama 15-20 bin turu, uluslararası müşteri ile yapar. Karşımızda Malta, Hindistan, Endonezya, İtalya, İngiltere, Hırvatistan hatta Yunanistan’dan turizm uzmanları var. Sorular şöyle:
∙ Mavi yolculuk 1 hafta mı olmak zorunda? Mesela Vietnam Ha Long Bay’de 2 günlük yapılıyor. Burada 3 gün olamaz mı?
∙ Mavi yolculuk fiyatları nasıl belirleniyor? (Kalite beklentisine göre günlük kişi başı 50 euro da olabilir, 1000 euro da, diye bir yanıt veriliyor. Ama bu, soru sahiplerine hiçbir anlam ifade etmiyor.)
∙ (Bir Mısırlı turizmci) “Nil’deki otel gemilere mi benziyor?” diye soruyor.
∙ “Neden ahşap tekne, metal ya da plastik tekne daha güvenli, hijyenik olmaz mı?” diye bir soru geliyor. Ahşaba dokunmanın keyfini anlatmaya çalışıyoruz.
∙ Gulet nedir? Akdeniz’in ortasındaki Malta’nın turizm ofisi başkanı dahil bilen yok. Ertesi gün Bodrum Cup startına katılacak konuklar, belki ilk kez orada mavi yolculuk teknelerini görecekler.
Yani tablo vahim!
Türk katılımcılar, Mavi Yolculuk Think Tank Grubu’na Türkiye kıyılarındaki mavi yolculuk teknelerinin teknik ve lüks turizm kapasitelerini anlatmaya çalışıyor. Ama bu insanların birkaç farklı kategoride gulet görmeden bu kapasiteyi anlamaları mümkün değil. Bu da net!
Think Tank’in 30 dakikası mavi yolculuk konseptini anlatmak ile geçiyor sonra ‘sorunlar, çözümler, öneriler’ bölümüne geçiyoruz. İşte benim şu forumda en merakla beklediğim kısım.Katılımcılar, zeki ve gerçekten konunun uzmanı insanlar. Hiç bilmedikleri mavi yolcuğun aslında ilginç bir konu olduğunu kısa süre içinde kavrıyorlar. Ve iki ilginç fikir çıkıyor:
1- Toplantının bilgi teknolojileri paneli konuşmacısı Endonezyalı WIR Business Metaverse Direktörü Yasha Chatab… Dedi ki, “Neden mavi yolculuğun metaverse versiyonunu yapmıyorsunuz?”
Vallahi harika bir fikir! Ama 2 açıdan titizlikle irdelenmeli.
Birincisi, mavi yolculuk metaverse boyutuna girerse koylarda yoğunluk azalır. Belki koylar bile temizlenir. Bu, benim açımdan sevindirici!
İkincisi, metaverse hep şöyle satılıyor: “Bu bir win-win modelidir. Biz metaverse evreninde size mavi yolculuğu tanıtacağız, siz gerçek dünyada mavi yolculuğu satacaksınız.”
Oysa metaverse evreni ekonomisi şöyle işliyor (Dereyi geçene kadar ayıya dayı de!)
Yani… Metaverse evreninde 100 euro’ya gerçekten turkuaz denizlerde mavi yolculuk satarsanız, kişi başı 2000 euro fiziki mavi turu kim, nasıl satacak?
Burada mavi ekonomi liderliği açısından ciddi bir ‘risk / aldatmaca’ var!
2 - Think tank’e Hindistan’dan katılan bir turizm uzmanı Prathish Nair… Sanırım mavi yolculuk hakkında pek fikri yoktu. Ama bir turizm ürününün nasıl tanıtılacağı konusunda hayli çalışmış olduğu belliydi.
Diyor ki, “Hindistan turizm fotoğraflarını bilirsiniz. Varanassi’den Bombay’a inanılmaz renkli fotoğraflar… Peki ‘bana tek bir fotoğraf söyleyin’ desem? Muhtemelen yanıtınız Tac Mahal olacaktır!” Yani… “Eğer mavi yolculuk bir dünya tüketim markası olacaksa… Bize mavi yolculuğun Tac Mahal seviyesinde güçlü, akıllara kazınacak bir fotoğrafını verin” diyor.
Güzel bir fikir değil mi?
Düşünüyorum. Hemen aklıma gelen 2-3 kare var. Mesela: Göcek Büyük Yassıcalar Adası, Bozburun Adaboğazı geçidi, Gökova Okluk Koyu, Kekova Kaleköy su içi Lykia Lahit Mezarı, Ölüdeniz, Kelebekler Vadisi, Yeşilova Körfezi Oğlanboğuldu Adası… Ama isterseniz, gelin bunları yeniden düşünelim.
Bir mavi yolculuk fotoğrafı saptayalım… Mümkünse sürdürülebilir olsun! (Yani önce fotoyu dünyanın hafızasına yerleştirip, sonra da yerine bir 5 yıldızlı otel yapmaya kalkmayacağımız bir yerin fotoğrafı olsun!)
Olabilir mi? Belki? Bilemedim?
Comments