Deniz kokan 7 kitap
- aliboratav
- 11 Tem
- 9 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 12 Tem
Yaz tatili başladı. İnsan denizin kenarında ne yapar? Suyun üstünde taş sektirir, patates kızartması yer yanında da buz gibi bira iyi gider, denize girer, yüzer ve bir gölgeye yayılır, kitap okur.
İşte bu son kategorinin meraklılarına son zamanlarda elime geçen deniz kokulu kitaplar önereceğim. En yenisinden başlayarak sıralayalım.
(Oksijen Gazetesi'nde 11 Temmuz 2025 tarihinde yayınlanan yazının genişletilmiş versiyonudur.)

JULES MICHELET: DENİZ
Jules Michelet (1798-1874), Fransa’nın yetiştirdiği en önemli tarihçilerden biridir. 19 ciltlik ‘Fransa Tarihi’, 7 ciltlik ‘Fransız İhtilali’ ve 3 ciltlik ‘Fransız İmparatorluğu’ kitapları Ortaçağ’dan Waterloo Savaşı’na kadar Fransa’nın tek kişi tarafından kaleme alınmış en kapsamlı tarih yazımıdır.
Bunun ötesinde Michelet bir fark yaratmıştır. Tarihi, liderler, krallar üzerinden değil de toplumsal ilişkiler, bireyler, doğa-insan ilişkileri, gelenekler üzerinden anlatmıştır. Bu nedenle meslektaşları arasında devrimci bir tarihçi olarak nitelendirilir.
İkincisi kitaplarını son derece akıcı bir üslupla, adeta bir roman yazar gibi kaleme almıştır. Bu açıdan da romantik tarih yazımının öncülerinden biri olarak kabul edilir.
Michelet, 1830’da adım attığı Fransa Ulusal Arşivi’nde kısa süre sonra tarih bölümü başkanı olur, ardından Fransa’nın en önemli eğitim kurumu College de France’da tarih kürsüsünde ders vermeye başlar. Fakat bu başarılı kariyer, Napolyon tahta çıktığında imparatorluğa bağlılık yemini etmeyince alt üst olur. 1852 yılında arşivden ve kolejden atılır. Bu dönemde Michelet tarih yazımına mola verip ‘Kadınlar’, ‘Aşk’, ‘Satanistler ve Büyücüler’, ‘Kuşlar’, ‘Böcekler’ isimli doğa ve insan konulu eserler üretir. Bunlardan biri de ‘Deniz’dir.

Michelet bu kitapta, bir edebiyatçı gibi denizin her yönünü; derinliklerini, balıklarını, deniz kuşlarını, tek hücreli deniz canlılarını, fırtınalarını, sınırsızlığını tasvir eder. Ama bir yandan da bir doğa bilimci gibi, balıkların göçlerini, üreme güçlerini, korunma mekanizmalarını, denizdeki doğal seleksiyonu irdeler; deniz havasını, denizdeki tuzu, akıntıları, gelgitleri araştırır.
“Denizdeki tuzu arıtıp Amerika kıtasının üstüne dökseniz 1.5 kilometre yüksekliğinde bir dağ ortaya çıkar” diyor, ilginç mi?
Mesela balinaları araştırırken özetle diyor ki:
“Bir an düşünün bir uzaylı tepelerden dünyamıza bakıyor, görebildiği tek şey denizdeki balinalar olurdu. Günlüğüne şöyle bir not düşecektir: Dünya denen gezegende su içinde koca kuyruğuyla hareket eden bazı canlılar vardır. Toprak parçaları üstünde de bazı mikroskobik canlılar görülüyor, ama bunlar önemsiz, izi takip edilemeyen küçüklüktedirler.”
Deniz kabuklularını anlatırken ise “Bir ıstakoz ya da langustun kabuk zırhı ile insanların savaşırken yaptıkları teneke zırhları yan yana koyun, bizimkiler pek zavallı görünür değil mi?” diye soruveriyor.
Michelet’nin ‘Deniz’ kitabı şaşırtan ayrıntılar, bazen irkilten betimlemeler ve sorularla dolu bir hazine.
(288 sayfa, Doğan Kitap, 2025)

Not: Bu kitabın kendisi çok ilginç, ama önsözü de ilginç.
Dünya çapındaki beyin cerrahlarımızdan ve denizci dostumuz Prof. Dr. Talat Kırış’ın yazdığı ve Michelet’nin Deniz kitabının çevirisinin 20 yıllık öyküsünü anlatan kısacık bir önsöz, ama çok içten ve etkileyici.
Jules Michelet, Talat Hoca’nın çok sevdiği bir yazar. Gençlik yıllarında Fransız ihtilaline merak sarıyor. Aradığı yanıtları Michelet’nin 3 ciltlik eserinde buluyor. Yıllar geçiyor Rönesans’a merak sarıyor. Yanıt yine Michelet’nin bir diğer kitabı. Aradan yıllar geçiyor denizciliğe adım atıyor. Michelet’in ‘Deniz’ isimli kitabını keşfediyor. Öyle çok beğeniyor ki, bu kitabı çevirmenin bir yolunu aramaya başlıyor...
Yıllar geçiyor, ünlü Fransızca çevirmenlerimizden Ela Güntekin hastası oluyor.
Yıl 2003...
Talat Hoca zorlu bir beyin tümörü ameliyatını başarıyla gerçekleştiriyor, Ela Güntekin’i hayata döndürüyor.
Düzenli kontroller sırasında aralarında bir arkadaşlık gelişiyor. Ela Güntekin’e Michelet’in ‘Deniz’ kitabından söz ediyor sürekli, “bu eşsiz eseri ancak siz çevirirsiniz” diye takılmayı ihmal etmeden. Fakat anlaşılan Ela Hanım da hayli yorgun düşmüş durumda. Bir yanıt vermiyor.
Uzun bir süre daha geçiyor...
Bir sabah Talat Hoca’yı birkaç arkadaşı arıyor, ilk cümle aynı: “Gazeteyi gördün mü?”
Ela Hanım 16 Ağustos 2010'da bir başka hastalıktan vefat etmiş. Kızı son günleri hakkında konuşurken “Beyin cerrahı, Talat Kırış Hoca'nın çok sevdiği bir kitabı ona hediye olarak çeviriyordu. Bitiremedi, yarım kaldı” diyor.
Ertesi hafta Talat Hoca kızından yarım kalmış çeviriyi alıyor. Başlıyor bu çeviriyi hakkıyla bitirecek bir çevirmen arayışına.
Bu arayışa ben de tanık oldum. Bir deniz gezimizde bana kitabı ve öyküyü anlattı. “Sen bu çeviriyi tamamlayacak bu kalibrede birini tanıyor musun?” diye sordu. Gözlerindeki hakiki üzüntüyü dün gibi hatırlıyorum.
Bu çevirmen arayışı yıllarca (kabaca 15 yıl) sürdü.
Bilmiyordum. Meğer sonunda aradığı kişiyi bulmuş.
Saint Joseph Lisesi’ni birincilikle bitirmiş. Tıpkı Ela Hanım gibi Sorbonne mezunu Faika Cansın Stewart. Talat Hoca yazdığı önsözde “Ela Güntekin’in ruhunu bundan daha fazla rahatlatacak bir eş çevirmen olamazdı herhalde” sözleriyle mutluluğunu paylaşmış.

Not 2: Kimdir bu çevirmen Ela Güntekin?
Çalıkuşu Sokak'ta muhkim, ünlü edebiyatçımız Reşat Nuri Güntekin'in 1941 doğumlu biricik kızıdır.
Reşat Nuri'nin Paris Kültür Ateşeliği görevi sırasında, daha 5 yaşında Fransız dili ve kültürü ile tanışır. Notre Dame de Sion ve Sorbonne mezunudur.
Yaşamının önemli bir kısmında gelirini tercümanlık ile kazanmış, Sartre'dan Tenten çizgi romanlarına kadar pek çok Fransızcadan çeviriye imza atmıştır.
1961 yılında genç diplomat Tanşuğ Bleda ile evlenir. 60'lı yılların sonunda ise TRT'deki oda arkadaşı Sevgi Soysal ile birlikte 'Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu' ve 12 Mart faşizmiyle tanışır.
(Anlayacağınız; Bu memleketin kaderi hiç değişmiyor. Düşünen, konuşan insanlar için...)
Her şey bir yana...
Vivet Kanetti'nin Ela Güntekin hakkındaki şu cümlesi ne de güzeldir: "Ela, Romy Schneider ile Jacqueline Bisset arasında bir güzelliğe sahipti."
Bu konuda güzel bir gazete haberi ekteki linkte... (Sabah Gazetesi'nin hala bakılabilir olduğu yıllardan...)

ANONİM DENİZ VE DENİZCİLİK SÖZLÜĞÜ
Geçtiğimiz günlerde, yepyeni bir deniz ve denizcilik sözlüğüyle tanıştık. Bu kitap basılmadı. Ülkemizin en istikrarlı denizcilik yazarı ve editörü Sezar Atmaca dijital olarak yayınladı.
“İsimsiz denizcilerin / gemiadamlarının anısına” ithafıyla yayınlanan sözlüğü Sezar Atmaca yayına hazırladı. Bu dijital yayının öyküsü ilginç.
Yazarı bilinmiyor. Muhtemelen 1980-83 yıllarında bir gemi adamı tarafından rapido kalem ile aydınger kağıtlara inci gibi bir el yazısı ve muhteşem çizimler ile A’dan ‘T’ harfi dahil olmak üzere 340 sayfa çiziliyor-yazılıyor. Kimliği tespit edilemeyen gemi adamının akrabaları bu el yazması notları Deniz ve İçsular eski Genel Müdürü Özkan Poyraz’a ulaştırıyor. O da 2010 yılı Ocak ayında tüm dosyayı ADF eski Başkanı Teoman Arsay’a iletiyor. ADF Yayınları’nın o günlerdeki editörü Sezar Atmaca ve Teoman Arsay bir süre bu notların kime ait olduğunu araştırıyorlar. Bulunamıyor. Fakat hem sözlük hem de çizimler ve el yazısı sayfa düzeni o kadar güzel ki, Arsay ve Atmaca eserin tıpkı basımına; sözlüğün eksik bölümünü de Mustafa Pultar hocanın tamamlamasını rica etmeye karar veriyorlar.
Gel zaman git zaman, ADF’nin altından da çok sular geçti. Sözlüğün fiziki olarak tamamlanması ve orijinal çizim ile el yazılarına sadık kalınarak sayfa düzeninin hazırlanması 2025’e ulaştı.
İncelemenizi öneririm, sanat eseri gibi bir denizcilik sözlüğü. PDF kopyası ücretsiz olarak Sezar Atmaca’nın kişisel web sitesinden indirilebilir:
(384 sayfa, www.denizciningunlugu.org, 2025)

MEHMET EREM: YELKENLİ YATÇILIK
Eğitim şart!
Bizim kuşak denizlere açılmaya karar verince, eline Sezar Atmaca arkadaşımızın hazırladığı ‘Amatör Denizci El Kitabı’nı alırdı. 2005’te ilk baskısı yapılan bu temel kitap bugüne dek 25 kez basıldı. 90 bine yakın denizciye kılavuz oldu. Ama yeni yayınlar da var.
Sezar Atmaca saymış 4’ü çeviri toplam 27 adet denizcilik eğitim kitabı yayınlanmış.
Geçtiğimiz günlerde 28’incisiyle de tanıştık.
Aslen Kulak Burun Boğaz uzmanı olmakla birlikte çocukluktan denizci Mehmet Erem’in ‘Yelkenli Yatçılık’ isimli kitabı yayınlandı.
Amatör denizcilik camiasının yakından tanıdığı Mehmet Erem, 17 yaşından bu yana denizcilik eğitimi veriyor. Önce Galatasaray Lisesi sonra Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde, sonra kimi yelken ve deniz kulüplerinde…
Ve nihayet pandemi dönemi, herkes denize çıkmak, özgür olmak istiyor. Mehmet Erem ve arkadaşları bir şirket (One Yacht) kuruyorlar. Bir yandan ADB ve IYT eğitimleri veriyorlar, bir yandan da pandeminin eve kapalı koşullarında isteyen herkese ücretsiz online eğitim. (Bu eğitimlere ve testlere tam 36 bin kişi katıldı. Gerçekten etkileyici bir sayı.)

Mehmet Erem’e kitabının ayırt edici özelliği nasıl tanımlanabilir, diye sordum. Şöyle yanıt verdi:
“Bu kitabı 40 yıla yakın profesyonel eğitmenlik çalışmalarından edindiğim deneyimlerle kaleme aldım. Ancak bu deneyimler sadece bana ait değil. Bu eğitimleri bir ekip olarak sürdürdük, dolayısıyla ekibimizdeki herkesin bu kitapta katkısı var. Bu eğitimlere farklı yaş gruplarından yüzlerce denizci adayı katıldı, sorularıyla, yorumlarıyla, sık tekrarlanan hatalarla, güç öğrenilen tekniklerle hepsinin bu kitapta bir payı var. Çocukluğumdan bu yana denizle içli dışlıyım. Bazen tek başıma bazen arkadaşlarımla farklı tekneler kullanmışımdır. O günden bu yana denizi birlikte yaşadığım tüm arkadaşlarımın da bu kitapta sözcükleri, cümleleri var. Yaşadıklarımızdan esinlenerek, hep birlikte, Türkiye denizlerine uygun ve bizim insanımıza yönelik tasarlanmış ‘yerel’ bir içerik yarattık. Ben de bu özgün içeriği kaleme aldım.”
(254 sayfa, Erik yayınları, 2025.)

MUSTAFA YURTBULMUŞ: BALIKÇIL’IN DÜNYA TURU
Diyelim ki, tüm kitapları okuduk, denizciliği A’dan Z’ye öğrendik. Şimdi ne yapacağız: Mesela bir dünya turu!
İşin şakası bir yana… Şu anda dünya turunu tamamlamış 20 Türk denizci var, 120 tane de dünya turuna çıkıp ya da denizlerine açılıp Karayipler’de, Bora Bora adasında ya da Tahiti, Papua Yeni Gine gibi bir yerde demir atmış Türkiyeli denizci olabilir.
Turu son tamamlayanlardan Mustafa Yurtbulmuş ve Elif Keskin Yurtbulmuş’un 5 yıl, 5 kıta ve 5 okyanus geçişi öykülerini kitaplaştırdıkları ‘Balıkçıl’ın Dünya Turu’ en güncel bilgileri içeren dünya turu kitabımız oldu.
Kitabı kaleme alan Mustafa Yurtbulmuş, önsözünde çok hoş bir ayrım çizmiş. Demiş ki, “Bu kitap ah o denizler, dalgalar, rüzgârlar, fırtınalar, hayat memat seçimleri, karanlık geceler, öksüz balıklar kitabı değildir.”

Nasıl yani? Şöyle ki, Mustafa Yurtbulmuş eşi Elif ile birlikte uzun ve güzel bir dünya turu yapıyorlar. Ve yollarda gördüğü güzellikleri okurlarıyla paylaşmayı tercih eden bir kitap yazıyor. Zorluklar, güçlükler yaşamamışlar mı? Yaşamışlar elbette. Mustafa Yurtbulmuş ise, tanrının unuttuğu denizlerde dümen palasını tamamen yitirip, bir başına yeniden pala inşa etmek gibi inanılmaz zorlu işlere imza atmasına karşın… Benzer zor doğa-insan ve denizcilik öyküleri yerine, kitabında bir dünya turunun güzelliklerine, ıssız adalarına, hala turistikleşmemiş coğrafyalarına sayfalarını ayırmış bir denizci arkadaşımız.
Yani bu kitap, dünya turuna çıkıp hala eski günlere rota tutmak isteyenlere belki de kısa süreli (çünkü o deniz ve adalarda gelecek yıl ne olacağı belli olmaz) bir rehber. Kışkırtıcı bir denize çağrı kitabı!
(Büyük boy, 516 sayfa, Naviga Yayınları, 2024)

NEZİH KILINÇKINI: BENDEN DENİZCİ OLMAZ
Dünya turu ya da dünya turu denemeleri…
Yıl 2025, ama halen bu geziler kolay değil. Sürprizler olabiliyor. Mesela çok yakın tarihte dünya turundaki iki genç denizcimizin katamaranı Kolombiya açıklarında bir anda suyun altında kayboluverdi. Battı!
Varını yoğunu bir sepete koyup dünya turuna olmasa da dünya denizlerini keşfe çıkan bir diğer denizcimizin kaleme aldığı bir kitap var. Gerçekten inanılmaz bir deniz öyküsü.
‘Benden Denizci Olmaz: Karayiplerde Bir Türk Korsanı’ isimli kitabı 2022 yılında yayınlandı. Ama öykü 2000’lerde 35 feet bir tekne ile Türkiye ve ardından Akdeniz sularında başlıyor. Öykü kahramanı ve eser yazarı Nezih Kılınçkını, dünya gezgini Osman Atasoy’un ortaöğrenim sınıf arkadaşı ve Özkan Gülkaynak’ın dostu olmuş. Deniz üstadımız Sadun Boro’dan el almış, ama kendi deyimiyle elinde tornavida tutma konusunda bile sorunlu bir deniz aşığı.
Fena halde arzu ettiği bir şey daha var; bir Amel Maramu ketch sahibi olup dünya turuna çıkmak.
2011 yılında bu ezeli-ebedi hayale kavuşuyor. Karayiplerde, St Martin Adası’nda satılık bir Maramu tekne buluyor. Tekne karaya çekili ve ne kadar zamandır karada olduğu da pek belli değil. Karmaşık bir yolculukla Karayipler’e, tekneye varıyor ve asıl büyük macera ondan sonra başlıyor.
Yelkeni görmek için çekersiniz de mandar mı kopar, tekneyi denize indirirsiniz de vanalardan su mu alır, motorun marşına basarsınız da tık tık mı eder, aküleri yenilediğinizde impellerin 10 yıldır değişmediği ve kauçuğun hazneye yapıştığı, rulmanın bilye dağıttığı mı ortaya çıkar… Otopilot ve elektroniklerden hiç söz etmeyelim… O’su bu’su… Nezih Kılınçkını tam bir aksilik paratoneri. Murphy onunla tanışsaydı, tezlerinin canlı kanıtı olarak madalya verecek herhalde.
Okul arkadaşı Osman Atasoy diyor ki: “Biz denizciler elimize fırsat geçti mi kendimizi yüceltmeyi severiz. En büyük fırtınaların hakkından geliriz. Teknedeki arızaları bir şekilde tamir ederiz. En büyük balıkları yakalar, en rezil koşullarda muhteşem yemekler yaparız. Nezih de böyle bir kahraman, ama anti-kahramandır. Başına hep aksilikler gelir, hayatı bunlarla mücadele ile geçer. Üstelik olağanüstü sakar. Mesela güvertede, direkte çalışan denizcinin alet edevatı denize düşürmesi olağandır, Nezih o kadar sakardır ki, kendini bile denize düşürmeyi başarır.”
Nezih Kılınçkını, bu kıvamdaki öykülerle, kısıtlı bir bütçeyle Karayipli bıçkın tamircilerle aylarca süren maceralarını lezzetli ve akıcı bir üslupla okurla paylaşıyor.
(400 sayfa, Mersin Deniz Ticaret Odası yayınları, 2022)

HASAN KARADENİZ: DERİN BODRUM
Hayat, özellikle de denizde hayat hiçbir zaman kolay olmadı. Bu zor yaşamın en ağır tanıkları zayıf bir teknoloji ile on yıllarca deniz dibinde derine ve daha derine inmek zorunda kalan süngercilerdir.
Bu tarihin son canlı tanığı (“Son Süngerci” isimli kitabın yazarı) Bodrumlu Aksona Mehmet olarak bilinir. Ancak geçtiğimiz 10 yıl süren bir sözlü tarih çalışması daha var. Bodrum’un mavi turizm duayeni Hasan Karadeniz, yörenin son sünger profesyonellerinden Mehmet Yavaş’ın anılarından 1958-1966 Ege denizi sünger seferlerinin tarih yazımını gerçekleştirdi.
‘Bir Süngercinin Aynasından Derin Bodrum’ ismiyle yayınlanan kitaba Bodrum tarihçisi Sönmez Taner ve Bodrum mavi yolculuk duayeni Hasan Karadeniz’in katkılarıyla eklenmiş çok önemli tarihi kayıtlar var. Maalesef yerel yönetimlerin kültür dairelerinin bastığı kitapların baskı sayısı çok düşük oluyor. Oysa meraklısı için kaçırılmayacak bir kaynak kitap.
(302 sayfa, Muğla BŞB Yayınları, 2025)

LİZ BEHMOARAS: KÜÇÜK DEV KADIN - AZRA
“Dünya turu olmasa da bu yaz bir mavi yolculuğa çıksak” diyenler için geçtiğimiz ilkbahar yayınlanan bir başyapıt var…
Usta biyografi yazarımız Liz Behmoaras’ın son eseri; Küçük Dev Kadın: Azra Erhat…
Pek çok sayfasını gözümde yaşlarla okudum. Muhteşem bir yaşam öyküsü. Harika bir yolculuk güncesi. On yıllarca sürmüş inanılmaz bir insanlık ve onur mücadelesi.
Cevat Şakir’in hayat arkadaşı Azra Erhat, ülkemizin 20’inci yüzyıldan geleceğe gurur ve mutlulukla ismini aktaracağı isimlerden biridir. Bu kitap da sanırım mavi yolculuğun tarihi yıldızı Azra Erhat’ın tüm sırlarının ve denizler ötesindeki akademik/politik yaşamının bu güne dek yazılmış en kapsamlı envanteri oldu.
Üstelik biyografik zenginlik sadece Azra Erhat İle sınırlı değil. Kitap, başta Cevat Şakir Kabaağaçlı ve Sabahattin Eyüboğlu olmak üzere Mavi Anadolu düşün grubu üyeleri ve mavi yolculuk dostları hakkında da çok önemli ve lezzetli anılarla yüklü.
Bunun ötesinde… Son yıllarda giderek önem kazanan bir tarih yazımı metodu var. “Yaşam tarihi” ya da “yaşam yazımı” olarak isimlendirilen bu yöntem, tek bir kişinin yaşam öyküsü üzerinden bir tarih kesitinin aktarımı, analizi anlamına geliyor.
‘Küçük Dev kadın: Azra’ bunun çok güzel bir örneği olmuş. Kitap, Cumhuriyetin kuruluş günlerinden 12 Eylül’e kadar Türkiye’nin farklı bir kültür, politika, düşün dünyası tarihi.
Mazhar Osman, Suat Derviş gibi farklı eserleriyle dikkat çeken Liz Behmoaras bu kitabın yayınlanmasından birkaç hafta sonra yaşama gözlerini yumdu. Meğer zorlu bir hastalık nedeniyle uzun zamandır tedavi görüyormuş. Herhalde bir başyapıt olarak değerlendirilebilecek bu kitabı o günlerde yazdı ya da tamamladı. Umarım, basıldığını görmek ayrı bir mutluluk olmuştur.
Huzur tüm deniz sevdalılarının yanında olsun.
(298 sayfa, Kırmızı Kedi Yayınevi, 2025)

Liz Behmoaras son kitabı Azra'nın imza gününde..





Yorumlar