Biraz macera, biraz temiz ve ıssız deniz, kayalık kıyılar-dağlar-ormanlarla dolu bir doğa keşfetmekten keyif alacaklara Fethiye Belceğiz Körfezi’nin güney kıyılarını öneriyorum. Ölüdeniz’den Yediburunlar’a kadar kuş uçuşu 8.5 DM uzunluğundaki bu kıyıyı rüzgarsız bir havada yakalayıp en azından 2 gün boyunca büyülenerek gezebilir; istediğiniz kadar meditasyon yapabilirsiniz... Batı rüzgarlarına tamamen açık bu kıyı şeridinde konaklamak çok zordur. Ama 1 saat mesafedeki Gemiler Adası ve Karacaören Koyları denizciler için her havada güvenli limanlardır.
Ködrümsü Koyu - Kelebekler Vadisi
Göcek-Fethiye gezilerinde doğa ve deniz baş döndürecek kadar görkemlidir. Ancak özellikle yaz aylarında bu bölgede öyle bir yoğunluk var ki, insan bazen biraz ıssızlık arıyor. Doğayla baş başa kalabilmek ve insan eli değmemiş temiz denizler içinse, artık maalesef biraz riskli alanlara açılmak gerekiyor. Belceğiz Körfezi’nin güney kıyıları işte tam böyle bir rota.
Riskli… Çünkü batı rüzgarlarına tamamen açık bu kıyılar, tamamen rüzgarsız günlerde doya doya keyfi çıkarılabilecek bir bölge. Ya da, yaz aylarında pek bulunmaz ama doğulu rüzgarlarda…
Belcekız ve Kıdrak Plajları’nın güneyindeki, Ködrümsü (Kelebekler Vadisi) ve Kabak Koyları bu rotanın en ünlü durakları. Öte yandan bu kıyıların efsanevi güzellikleri bu iki doğa harikası koyla bitmiyor. Aktaş Kıyıları, Şelale Koyu, Burguncuk (Balartı-Cennet) Koyu, Asarardı Koyu gibi amatör denizcilerin neredeyse hiç kullanmadığı, buna karşılık Ölüdeniz’den hareket eden günlük gezi teknelerinin sakin havalarda sektirmeden uğradığı bazı az bilinen duraklar var. Yalçın dağların yamacındaki bu kıyılar öyle ıssız ki, Sancaklı Koyu’ndaki Kalabantia Antik Yerleşimi ancak 2000’li yıllarda bulundu.
Kıyı şeridi ve deniz…
Belceğiz, Fethiye Körfezi’nin güneydoğu ucundaki İblis Burnu ile Yedi Burunlar’ın 4.2 DM kuzeyindeki Sömbeki Burnu arasında, ağzı lodosa bakan yarım daire biçiminde bir körfez. Genişliği 6, derinliği 4 DM. (İblis Burnu’nun Hellenistik dönem ismi ‘Angistro: Kanca Burnu’dur.) Fethiye Körfezi’ne batıdan giren rüzgar, İblis Burnu’na yaklaştıkça lodosa kayar, Belceğiz Körfezi’nde ise neredeyse tamamen lodos hakimdir.
Bu körfez, Lykia ve ardından Doğu Roma, Bizans uygarlıklarına ev sahipliği yapmış; Haçlı Seferi’ne çıkan şövalyelerin Akdeniz’in kuzey sahillerindeki son durak noktası olan Gemiler Adası’nın da içinde yer aldığı, tarih kokan büyülü bir bölgedir.
Körfezin güneydoğu kesimini 2000 metrelik heybetli Baba Dağı ve çevresindeki 1000 metreyi aşan sıradağlar kaplıyor. Keşif bölgemiz de, inanılmaz zenginlikte bir bitki örtüsü ile kaplı bu dağların arasındaki kanyonlar ve denize dimdik inen yamaçlarından oluşuyor.
Her sefanın bir cefası da var; Bu parkurda kıyılar ve koyların dip noktalarında çoğunlukla plaka kayalar ve bazı duraklarda kıyıdan 40-50 metreye kadar uzanan su altı kayalıkları bulunabiliyor. Bu nedenle bu bölgedeki gezilerin kesinlikle sakin havada ve kıyıya yaklaşırken ekstra dikkatli bir şekilde yapılmasında fayda var.
Peki, bu kadar eziyete değer mi?
Kesinlikle!
İşte, doğa, macera ve ıssızlık isteyenler için 9 harika durak noktası…
1- Ölüdeniz
Ölüdeniz dar bir kanalla açık denize bağlanan, 0.5 DM çapında, ortalarında 40 metre derinliğe sahip tam bir iç denizdir. Dibinde tek bir yosun yoktur, bembeyaz kumlarla kaplıdır. Bu kum tüm lagünü kaplayan turkuaz bir deniz rengi yaratır.
Ölüdeniz yüzyıllardır ünlü bir limandır. Eski çağlarda Anadolu ile Doğu Akdeniz ve Mısır arasındaki Sybola (Simbola) isimli ticaret limanıymış. Rodos Adası’na kereste, katran, sığır ve tuz ihraç edilirmiş. M.S.12’inci yüzyılda Kudüs yolundaki Haçlılar fırtına patladığında Ölüdeniz’de mola verip havanın durulmasını beklerlermiş. Zaten bugün bile, Ölüdeniz kıyılarında o günlerden kalma iki kilise bulunur. Daha sonraları Osmanlı döneminde de liman olarak kullanılır. Ama artık ismi Çökertme Limanı’dır.
Cevat Şakir döneminin genç mavi yolcularından gazeteci-yazar Orhan Duru da Piri Reis’in İzinde Mavi Yolculuk isimli kitabında, 1970’lerde yaptığı yolculuklardan bu lagündeki doğal yaşama ilişkin ilginç notlar veriyor:
“Ölüdeniz’in dibinden dev pinalar ağızlarını açmış, köklerini kuma ya da çamura salmış size bakıyor. Mart ayında köpekbalıkları gelip burada yavruluyorlar. Sonra kendileri de, yavruları da kanaldan açık denize açılıyorlar…”
Çok değil, 10-15 yıl sonra, 80’li yılların başında kentsel gelişim ve deniz turizmindeki artışla ortaya çıkan kirlilik, Ölüdeniz’in tekne trafiğine kapatılmasına neden oldu. İç denize ise, ancak dinginizle kürek çekerek, ya da teknenizde varsa bir kano ile girip gezebilirsiniz. İç deniz hala tam anlamıyla temiz sayılmaz. Artık kanalizasyon ve arıtma sistemi yapılmış olmasına karşın, Ölüdeniz çevresindeki yerleşimlerin bazıları hala foseptik kullanıyor ve kalabalık sezonlarda atık su iç denizin sularına karışabiliyor.
Ölüdeniz’de sakin bir mola için tek şansınız, Yogan (Yoğun) Burun ile Ölüdeniz girişi arasında batıya doğru hafif bir girinti yapan koyda bir yer bulabilmektir. Bu koy ve Ölüdeniz’in “S” biçimindeki girişini kapatan küçük adanın güney kıyısında guletler ve günlük tur tekneleri boş yerleri sürekli doldururlar. Yaz aylarında gündüz saatlerinde demirleyecek yer kolay kolay bulunmaz.
2- Belcekız ve Kıdrak Plajları
Ölüdeniz lagününü bir içdeniz haline getiren kum bankının ismi Belcekız Plajı’dır. (Eski zamanlarda ismi Ulu Deniz İskelesi.)
Eskiden sakin havalarda 2 kilometre uzunluğundaki Belcekız Plajı’nın önünde tekneyi alargada bırakıp sahile kadar yüzer ve kum bankının üstüne çıkıp Ölüdeniz’i seyreder, tatlı sularına bir girerdik. Bu arada Belcekız Plajı’nın eşsiz gazozlu sularında sahilde biraz yuvarlanmanın keyifini de yaşardık.
Bugün hem plaj güvenliği hem de hava sporu meraklılarının yelkenlilerin direklerine takılmamaları için bu plaj büyük ölçüde şamandıralarla tekne trafiğine kapatılmış durumda. Sadece ortada yerel teknelerin giriş çıkışına ayrılmış 150-200 metrelik bir aralığa tekneler girebiliyor. Ama orada demirlemek zor. Biraz açıkta yine de geçici olarak durulabilir. 2000 metreyi aşan Baba Dağı’ndan yamaç paraşütü ile süzülen maceracıları seyretmek çok keyiflidir. Ama tekne hayli sallanır. Midesi nazik yol arkadaşlarınız varsa, ideal bir deniz tutması bölgesidir.
‘Beyaz kumlar ve plaj keyfi yaşamak istiyorum’ diyenler için şu anda en iyi seçenek Belcekız’ın 0.5 DM güneyindeki Kıdrak Plajı önünde konaklamak olabilir.
3- Ködrümsü Koyu’nun kelebekleri
Kelebekler Vadisi, Belcekız Plajı’nın bitiminden 2 mil ötede efsanevi bir coğrafyadır.
İki tarafında 3-500 metre yükselen kaya duvarlar arasında 400 metre eninde ve 800 metre derinliğinde muazzam bir koy ve devamında 1 km karanın içine doğru giren ve karayolu ulaşımı olmayan uçurumlarla çevrili, Anadolu batı kıyılarında kanyon olarak adlandırılabilecek nadir vadilerden biri. Buranın ismi, Kelebekler Vadisi’dir, Aydoğdu ve Kislecik Burunları arasındaki denizine de Ködrümsü (Kaydırak) Koyu denir.
Gençler kayadan kayaya zıplayarak sırt çantalarıyla gelir ve özellikle serin bahar aylarında vadide kamp yaparlar. Kuyularından temiz su çıkar, bir miktar meyve ağacı vardır, küçük salaş bir restoran, 4-5 çardak kafe. Kıyının bir köşesinde bir dalış okulunun ahşap sundurması. Başka da medeniyet izi yoktur.
Koyun ağzı hakim rüzgarlara tam anlamıyla açık olduğundan tekne ile konaklamak çok zordur. Ama sakin bir havada kıyıdan 50 metre kadar açıkta, koyun ortasında 20-30 metre derinlikte demir atın… Çapanın dibe vurduğunu ve kumları havalandırdığını net bir şekilde görebilirsiniz. Deniz böylesine berrak ve inanılmaz güzel bir mavidir. Denizden yüzlerce metre dimdik yükselen kayalık duvarlarda enlemesine büyümüş çam ağaçlarını seyretmek büyüleyicidir.
Gezi teknelerinin sahile yanaşıp pasarellalarını kumsala uzattıklarını görebilirsiniz. Ama siz yine de sahilden 40-50 metre açıkta demirleyin. Koyun iki köşesinde sualtında kaya blokları bulunur.
Bu arada… Kelebekler Vadisi'nde yaz aylarında gidip kelebek aramayın. Dibinde etkileyici bir şelale de bulunan bu vadinin ünlü Jersey ve Tiger Mouth kelebeklerinin büyük bir keyifle izlenebileceği dönem mart-nisan aylarıdır.
Kelebekler Vadisi’nin girişindeki Aydoğdu Burnu’nun 400 metre kuzeyinde küçük bir girintide denizin içinde 3-4 metre çapında bir girişi olan Mavi Mağara vardır. Botla girmek ya da içinde yüzmek cazip gelebilir. Ama en sakin havada bile kıyısında durmak zor olur. Bir gezi motoru gelirse mağaranın içi bir anda 40-50 kişi ile dolar…
4- Faralya sahilleri ve Şelale Koyu
Kelebekler Vadisi’nden bölgenin bir diğer ünlü koyu Kabak Koyu’na geçerken kıyı şeridinde doğanın azgın yeşillikleri arasına gizlenmiş minik meditasyon otelleri, kayalıklar arasında küçük minik plajlar da insanın gözünü okşar. ‘Şurada bir hafta tatil yapsam mı?” sorusu zihinleri kurcalar. Bu kıyının eski zamanlarda adı “Kıraliye”dir. Güzel bir isim!
Şimdilerde bu kıyılar ‘Balayı ve Kendini Yeniden Keşfetme Butik Otelleri’ ile doldu. 50-60 metrelik kayalık yamaçlarda sazlı pergoleler, kayaların içine kondurulmuş teraslarda günbatımı izleme yastıkları ile çok estetik mekanlar. Deniz daha da estetik. 4-500 metrelik dağların dimdik denizle buluştuğu sularda, koyu lacivert sularda kıyıdan 10 metre açıkta dip 40-50 metreye iniyor.
Kelebekler Vadisi’nden Kabak koyu’na doğru ilerlerken ilk otel Zakros’tan 200 metre önce 100 metre yüksekliğinde kayalık duvardan bir şelalenin denize döküldüğü bir koy var. Yerel denizciler “Şelale Koyu” diye anıyor. İşte orada bir durun! Güzel çok güzel bir kaya girintisi. Sakin bir havada 25 metre derinlikte demir atıp şelalenin altında kısa bir yüzme molası verilebilir.
5- Faralya Sahilleri ve Aktaş Kıyıları
Kelebekler Vadisi ile Kabak Koyu arasındaki kıyıların tam ortasında deniz kıyısında sudan dışarı fırlamış 3-4 kocaman ve bembeyaz kaya parçası göreceksiniz. Bu kayalardan itibaren güneye doğnru 300 metrelik bir kıyı, denizin içine 30 derece açıyla gömülen beyaz kireç taşlarıyla kaplı. Sakin bir havada(!) bu kıyıda bir yüzme molası verilebilir. Aktaş Tabiat Parkı olarak anılan bu kıyıda şnorkelle yüzmek, kayalar üzerinde yürüyüş, çam ormanı altında turkuaz denizin enginliğini solumak inanılmaz bir deneyim.
Aktaş Tabiat Parkı’nı Faralyalı bir aile mesire yeri olarak işletiyor. Odun ateşinde çay içmek için bile bir kıyıya çıkılabilir. Aktaş kayalıklarının girintisinde bir küçük iskele var. Ancak salmalı teknelerin yanaşması için uygun değil. Ancak bot ile karaya çıkılabilir.
6- Kabak Koyu’nda meditasyon…
Kelebekler Vadisi’nin 2.5 mil güneyinde, yamaçlarındaki saz-ahşap bungalovlarda çoğunlukla yoga tatilcilerinin konakladığı harika bir coğrafya ve doğaya sahip Kabak (Gemile) Koyu var.
2-300 metre tepeden geçen karayolundan aşağı baktığınızda “işte burası gerçek bir cennet” diyeceğiniz Kabak Koyu’nun ağzı tam batıya dönüktür, girişte kuzeyde Boncuklu Adacığı ve kıyı şeridinde su üstü-sualtı kayalıklar vardır. Eski adı Hisar Koyu’dur, deniz çok sakin havalarda bile biraz tekneyi sallar.
Kabak Koyu ve çevresinde 800 metreye ulaşan dağların dimdik denize ulaştığı yamaçların, vadilerin bitki örtüsündeki çeşitlilik ve canlılık, Buzul Çağı’nın bu bölgeye hiç uğramamış olmasıyla izah ediliyor. Uzakdoğu’yu andıran bu yemyeşil yamaçları seyretmek, bir deniz molası vermek için Kabak Koyu’nun güneydoğu kıyısına mümkün olduğunca yanaşıp, 8-10 metrede demir atılır, alargada kalınır.
Özellikle akşamüstü gün batımında yamaçları büyüleyici bir güzelliğe sahip bu koyda gecelemek ise pek akıl işi değildir. Bir hava dönse, batıdan esse hemen kabaran denizle yüz yüze kalırsınız.
1987’de Avrupa’dan sevgilisi ile gezmeye gelen Turan Pirendeoğlu, suyu elektriği olmayan bu yamaçta ilk barakayı inşa ediyor.
30 yıl sonra bugünkü görüntü: Süper rağbet gören bir meditasyon-yoga ve doğa ile buluşma merkezi.
30 yıl önce ‘Turan Kamp’ olarak kurulan ilk tesisi, bugün ‘Turan Hill Lounge’ olarak internette araştırdığınızda yerli-uluslararası hayli şöhret sahibi olduğunu görürsünüz.
Bugünlerde Kabak Koyu da öyle; Hayli şöhretli ve kalabalık!
Meditasyon ciddi bir ticari faaliyet alanı haline geldi…
Balartı Koyu (Cennet ya da Burguncuk olarak da bilinir).
7- Burguncuk, Balartlı ya da Cennet Koyu!!!
Kabak Koyu’nun komşusu Burguncuk Koyu 1 DM mesafede Karaca Burnu’nun güneyinde kalır. Yerel halk bu koyu ‘Balartlı’ olarak bilir, yerel turizmciler ise ‘Cennet Koyu’ diye pazarlarlar. İki bükten oluşur. Kuzey bükü denize kadar inen çam ormanın arasında kayalık bir koydur. Sakin havalarda koyun kuzey kıyısını oluşturan Karaca Burun’un kayalıklarına kıçtankara yanaşıp koltuk halatı ile karaya bağlanmak da mümkündür. Koyun dip noktası hızlı sığlaşır ve polarize gözlükle uzaktan gayet iyi fark edilen sualtı kayaları ile kaplıdır.
Burguncuk, oldukça çalkantılı bir denize sahiptir. Ama doğası ve suyunun güzelliği ile gerçekten baş döndürücüdür. Kabak Koyu yoga tatilcileri, bazen daha da ıssız-sakin bir gün geçirmek için yürüyerek ya da denizden bir kayıkla sabah erken saatlerde sık bitki örtüsü ve kayalıklar arasındaki patikalardan Burguncuk’un geniş bir kumsala sahip güney büküne gelirler. Plajın ucunda, ormanın başladığı noktada her yıl bu münzevilerin günlerini geçirdiği bir saz çardak kurulur.
Tam çardak hizasında koyun ortalarında denizin içinde plaka kayalıklar vardır. Bu kayalara dikkat edilerek hava durumuna göre 10-15 metre derinlikte demir atıp alargada mola verilebilir. Demiri, dip görünen yerde atmakta fayda var, her türlü medeniyetten uzak bu koyda, demiri su altı kayalarına takmak istenebilecek en son şeydir.
Denizin rengi camgöbeğinden laciverte mavinin tüm tonlarını taşır. Güney bükü eskiden kıyıdaki incir ağaçlarından esinlenilerek Balartlı Koyu ismiyle anılırmış. Denizi ve uzun kumluk plaj tertemizdir. Hemen sahilin bitiminden başlayıp yükselen yamaçları çam ormanları ile kaplı 800 metrelik dağlar büyüleyicidir. Deniz biraz oynak olsa da, vahşi doğayla baş başa kalma deneyimi arayanlara önerilir; Bu koyda hiç deneyimi olmayanlar bile meditasyon yapabilir hale gelebilir!..
8- Sancaklı Koyu ve Kalabentia Antik Yerleşimi
Burguncuk’un Cennet Plajı olarak anılan kumsal koyuna tepeden baktığınızda iki yanında iki küçük koy ve bu koyların kenarlarında da denize keskin ve sivri bir kılıç gibi 0.5 DM uzayan iki burun görürsünüz. Bu burunların kuzeyindekinin ismi Karaca Burun’dur, güneyindekinin ismi de İnce Burun’dur. Bu iki burun arasında üç minik koy var. Kuzeydeki ikisinin ismi haritalarda Burguncuk olarak geçer. Güneydeki İnce Burun’a bitişik olan koy ise Sancaklı Koyu’dur.
Sancaklı Koyu en sakin havalarda bile solugan alan bir yer. Koyun dibinde denizin üstüne diş gibi çıkan 5 kaya parçası ve çevresindeki sığlık ürkütücü.
Evet… Bu ürkünçlüğe rağmen, Sancaklı Koyu’nun kaşif ruhlu denizciler için karşı konulamayacak bir cazibesi var. Bu koyda arkeologların bile 2000’li yıllarda keşfettikleri ve ilk yüzey araştırması ancak geçen yıl (2017’de) yapılabilen Kalabentia Antik Limanı var.
Koyun dibindeki kayalar da muhtemelen eski limanın yapı taşları… Bu koydan Burguncuk’a doğru uzanan kıyılarda geç Doğu Roma-erken Bizans dönemine ait 2-3 kilise antrepolar, evler, mezarlar, yazıtlar bulundu.
Yöre denizcilerinin çocukluklarından beri gayet iyi bildiği bu tarihi kalıntılar, arkeologların Patara’da 1994’te bulduğu Liykia yerleşimleri yön-mesafe anıt yazıtının yıllarca araştırılması sonucu isimlendirilebildi. Çünkü bir tesadüf eseri, bu yazıtın “Sidyma-Kalabentia 24 stadia-4.5 km” satırında bu antik limanın ismi kayıptı ve sadece bir “a” harfi bulunuyordu.
Kalabentia Antik Limanı kıyılarımızdaki belki de en tuhaf antik liman. Buradan Sidyma Antik Kenti’ne ulaşım için 600 metrelik oldukça dik bir kayalığı tırmanmak gerekiyor. Ancak Romalılar bu limanı geliştirmiş ve Likya Yolu’na bağlayan bir kaya yol da inşa etmişler. Burayı araştıran arkeologların tahmini, Romalılar o yıllarda küçük ve oldukça önemsiz olan bu limanı isyancı Lykia kentlerine denizden müdahale edebilmek için “Stadiasmus Patarensi-Roma Dönemi Lykia Yolu”na eklemlemişler.
Kalabantia, sırlarıyla birlikte neredeyse sadece denizcilerin ulaşabildiği bir antik yerleşim ve ICOMOS (Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi) 2002-2003 raporunda “Tehlike Altındaki Uluslararası Tarihi Miras” listesine kaydedilmiş durumda.
9- Yediburunlar öncesi son durak: Asarardı Koyu
Sancaklı Koyu’nun güney kıyısını oluşturan İnce Burun’un arkasında, Asarardı Koyu’nun güneydoğu köşesi, sakin hava ya da doğulu bir rüzgar bulan denizciler için gerçek bir efsane.
Asarardı (Hisarardı) Koyu, İnce Burun ve Yediburunbaşı Burunları arasında 1 mile yakın doğu yönünde azı dişleri gibi karanın içine giren yan yana iki küçük koy.
Koyun 5-600 metre dimdik yükselen yamaçları ulu çamlarla kaplı. Deniz tertemiz kristal ve yeşilden mora kadar mavinin her tonunu sunuyor. İnanılmaz bir doğa harikası… (Kıyı şeridine dikkat! Yine tehlikeli su altı-su üstü kayalıkları var.)
Yediburunbaşı Burnu eski zamanlarda “Hiera Akra - Kutsal Burun” olarak anılıyor. Bu koyun suları da öylesine kutsal bir güzellik.
Poyraz ya da Keşişleme, doğulu bir hava bulan şanslı bir denizci, Kelebekler Vadisi, Kabak, Burguncuk ve Asarardı Koyları’nda Türkiye denizlerinde yaşayabileceği en muhteşem anılara sahip olabilir…
Ama batılı rüzgarlarda, gereksiz bir hırs ve inatla bu bölgeyi keşfe niyetlenen denizciler de midelerini bozacak kadar çalkalanma riskiyle karşı karşıyadırlar.
Bu noktadan öteye, doğuya doğru yola devam edenler, Grakos Dağları’nın denizden dimdik 1000 metrelere yükselen yalçın kayalıkları; ve Türkiye’nin herhalde denizi en kötü şöhretli kıyı şeridi olan Yediburunlar’la tanışırlar...
Comments