top of page
aliboratav

DENİZCİLERİN BİTMEYEN MARİNA SORUNU: DATÇA ÖRNEĞİ - 14 Haziran 2024

Güncelleme tarihi: 17 Haz

Marina ücretleri mütevazı amatör denizciliği bitirecek noktaya geldi. Kuşkusuz en önemli neden toplam marina kapasitesinin toplam tekne sayısının altında kalmış olması. Bu büyük arz talep dengesizliğine rağmen, birkaç istisna hariç tüm girişimciler ille de arsa rantı yüksek yerlere marina yatırımı peşindeler. Kıyıdaki bir ormanın içine, bir tarihi ya da kentsel mirasın tam göbeğine, bir doğal SİT'in kucağına... Datça Marina projesi bu çarpıklığın en güzel örneklerinden biri.


Datça limanının kuzey ve güney koyları. Son yılların bitmeyen tartışma konularından biri; Datça Marina kentin güney koyunu neredeyse tamamen kapatacak şekilde planlandı.


Sezonun ilk yolculuğunun son günleri, Hisarönü’nden Gökova’ya dönüyoruz, Datça Kuzey Limanı’nda bir gece alargada konakladık. Bir yandan Çevre Bakanı Mehmet Özhaseki’nin “kıyılar halkındır” kampanyasına nazire gibi plajı kaplayan masaları, diğer yandan da Datça Limanı Güney Koyu’nda tüm itirazlara ve yargı sürecine rağmen devam eden devasa marinanın doğayı değiştiren inşaat faaliyetlerini seyrediyoruz.

Sanırım, bu hafta içinde en politik sahil beldemiz Datça’ydı. Datça kıyılarında 3 nümayiş birden oldu: Marina’ya hayır mitingi, marinaya evet mitingi, kıyılar halka açılsın mitingi!

Tüm denizciler bu marinanın ve pek çok diğer marinanın yapılmasından yana. Çünkü aksi takdirde çılgınca yükselen marina fiyatları düşmeyecek, normalleşmeyecek. Datçalılar ise iki isyan birden yaşamakta. Bir yanda Datça halkı, bu marina ile güney koyunun kirleneceğini, insanların kullanımına kapanacağını savunuyor. Diğer yanda ise Datça esnafı var, yıllardır bu marinanın yapılmasından yanalar. Daha çok patlıcan, badem, zeytinyağı satacaklarını, restoranların müşteri kazanacağını, çamaşır yıkama, yat bakım sektörü vs. büyük kazançlar elde edileceğini düşünüyorlar.


Bu marina tamamlanırsa Datçalılar kent merkezindeki iki sakin koydan birini kaybedecekler...


Tam bir çıkmaz sokaktayız…

Bu tartışmada ben ortadayım.

Çünkü, nüfusu geometrik olarak artan Datça'da denizde çok ciddi bir kentsel kirlilik yükü var.

İkincisi, Datça’nın şu anda marina yapılmakta olan koyunun hemen yanı ticari liman ve bu liman zaten çok ciddi bir kirlilik kaynağı.

Üstelik... Bu koyun hemen arkasında kapasitesi Datça için hayli yetersiz bir arıtma tesisi var. İki yıl önce aşırı kalabalıktan kanalizasyon öyle bir patladı ki, tesisin atık arıtma havuzları taştı, haftalarca her şey bu koya aktı. Datça tamamen koktu.

Zaten taşmazsa da, yaz aylarındaki aşırı yüklenme nedeniyle yarı arıtılmış atıklar derin deniz deşarjı ile koyun az açığından denize basılıyor.

Yani işin doğrusu Datça önündeki plajlardan pik sezonda denize girmek çoktandır tam bir cesaret meselesi.

Datça'da alargada bir gece geçirmeyi, kentin cıvıltısını çok seviyorum. Ama mecbur kalmadıkça denize giremiyorum.


Biraz umutsuz bir vaka.

Ama asıl mesele şurada…!

Türkiye’de marina ihtiyacı duyan tekne sayısı taş çatlasa 50 bin. Örneğin, Fransa’da 500 bin!

Fransa’nın özellikle Akdeniz kıyılarında arabayla dolaştığınızda neredeyse 10 dakikada bir 200-300 teknelik bir marinanın önünden geçersiniz.

Bu kıyılar bizim İstanbul Maltepe, Ataköy sahillerine benziyor. Ama Dolmabahçe Sarayı’nın kıyısına benzemiyor.

Bizim mavi kıyılarda, yani Güney Ege’de ise maalesef Dolmabahçe Sarayları çok. Saymakla bitmez…  Kekova, Karacasöğüt, Akbük, Büyük Çatı, Selimiye, Orhaniye, Bozburun, Sarsala, Turunç Pınarı, Göbün, Ölüdeniz, İassos, Kazıklı, Çökertme…

Ve tabii ki Datça… Bunların her biri bir Dolmabahçe Sarayı!

Evet bu doğa harikaları o kadar kıymetli…

Peki, bir milli sarayın önüne marina yapılması düşünülebilir mi?

Bugün Çevre Bakanlığı’nda, Ulaştırma Bakanlığı’nda, GEKA’da (Güney Ege Kalkınma Ajansı) eminim, işgüzar girişimcilerin sunduğu onlarca “Türkiye kıyılarında marina yapılabilecek koylar, sahiller proje taslakları” vardır. Bu marinaların yat turizmine, ülke ekonomisine dolar, euro bazında katkısı hesaplanmış, Ankara’nın dikkatine sunulmuştur.

Ve yine eminim ki bu mümkün ve karlı marinalar için seçilen ‘mütevazı’ araziler ya yeşil bir ormanın kıyısında, ya bir kentsel mirasın göbeğinde ya da bir tartışılmaz Doğal SİT’in tam orta noktasındadır. 

(Elimde bu tür bazı raporlar, yarı mamul projeler var. Akla gelmesin, örnek olmasın, diye yayınlamak istemiyorum.)

 

Hiç mi alternatif bulunamıyor?

Çevre Bakanlığı’na soralım: Neden Datça’ya marina projesini kabul ediyorsunuz?

Datça kent yerleşiminin bittiği noktadan itibaren doğuya doğru 5 kilometrelik bir boş kıyı şeridi var. (Yukardaki fotoğrafta net bir şekilde görünüyor!)

Bu kıyıların az ötesinde, Datça Yarımadası’nda Emecik kıyılarında 2-3 tane marina yapılabilecek kıyı ve koy var.

Anlıyorum, bunlar kentsel yerleşim ve nüfusa uzak. Ulaşım ve lojistik imkanlar daha zahmetli. Buraya AVM yapamazsınız. Teknelerin arkasına bir butik otel konduramazsınız.

Bu tür kent merkezinden uzak, çorak bir sahada yeni bir ekonomi alanı kurmanız, ağaç dikmeniz gerekecek.

Yatırımın geri dönüşü Datça gibi 2-3 yıl değil de, mesela 10 yıl sürecek.

Yani bu tür bir yatırım çok mu zor?

Evet, maalesef.

Çünkü, bizim ülkede yatırımın amortisman süresi öyle kısa isteniyor ki, kent merkezleri ve minimum maliyet dışında proje üretilmiyor.

İşte bu nedenle MUÇEV de gerçek marinacılık yapmayı hiç düşünmüyor. Göcek’in tam ortasındaki belediye iskelelerini; Selimiye ve Karacasöğüt muhtarlık iskelelerini dev marinalara dönüştürmek MUÇEV'e mantıklı geliyor.

Şaka gibi... 15-20 milyon TL yatırım yap, kent merkezinde, bir doğa cennetinde 20-30 milyon euro değerinde merkezi bir marina sahibi ol.

Üstelik bu tesisler birilerine kiralanıyor ve kime, kaça kiralandığı konusunda bir şeffaflık yok.

Sıfır maliyet ve milyon+milyon karlılık çok cazip geliyor… 

Öyle ya, kolay para kime cazip gelmez ki?  


Not: Selimiye’de, yerleşim merkezinden kuzeye doğru giderken Delikyol Koyu öncesi Cin Bükü diye denizcilerin pek uğramadığı bir mevki vardır. Son dedikodu MUÇEV köy merkezindeki marina projesi yanı sıra buraya da büyükçe bir marina planlıyormuş. Haydi hayırlısı; Bence Selimiyeliler denize girmek için birer tekne alıp MUÇEV’den bu marinaya ücretsiz bağlama hakkı istesinler.

Olmaz demeyin, mümkündür. Örnek mi, 20 yıllık Göcekli olduğunun altını çizen Erkan Petekkaya geçen hafta yetkili mercilerden rica etti, MUÇEV Göcek Marina’daki bazı tekne ücretleri -söylenti o ki- yüzde 90 düşürüldü - bu heyecanlı maceranın ayrıntıları linkteki haberde.

Comments


bottom of page