top of page
aliboratav

Ege ve Akdeniz’de marina-liman savaşları ve son haber: Bakanlık, Knidos'a el koymak istiyor!

Güncelleme tarihi: 7 Oca

Güllük (Mandalya) Körfezi’nde şu anda 3 marina var. 2 de proje, geçen hafta, kent merkezinde 1 marina projesine daha ÇED olumlu kararı çıktığını işittik. Güllük halkı ayakta… Göcek’te Ayten Koyu’nda küçük bir marina projesi vardı. Bakanlık sonlandırdı. O koyu MUÇEV’den kiralayanlar, 50 metre üstü süper yatlara da hizmet verecek 3 katı büyüklükte bir marina için yeni bir ÇED başvurusu yaptılar… Marmaris Selimiye’de MUÇEV iskelesini 2 kat büyüklüğe çıkaracak proje askıya alındı, 300 metre kuzeyinde 240 teknelik bir marina için ÇED süreci başladı… Ve son bomba: Kültür-Turizm Bakanlığı belediyenin işlettiği Datça Knidos Antik Limanı’na el koymaya niyetlenmiş…

Oksijen - 3 Ocak 2025

(Önemli not: Bakanlık, Oksijen Gazetesi baskıya girdikten sonra bir açıklama yaptı. Yazının sonunda bu açıklamayı ve yorumumu okuyabilirsiniz.)

Knidos antik kentinin kuzey (askeri) ve güney (ticari) limanları...


Ulaştırma Bakanı, “Denizci toplum yaratacağız” diye konuşuyor, ismi lazım değil konuyla ilgili birkaç bakanın ise “Parası olmayan denize çıkmasın” dediğini kulağıyla duyanlar var.

Son yıllardaki en yaratıcı haber bülteni ismi kesinlikle “Tımarhanede bu hafta”. (Copyright: Şule Aydın.) Deniz tımarhanesinde ise tabloyu şöyle özetleyelim:

‘Denizdelileri’ isimli eğlenceli bir vloger denizci arkadaşımız var. Geçenlerde bir video yayınlamış, Marmaris’in ortasında avaz avaz bağırıyor: “Kardeşim çocuğunuza sakın ha deniz sevgisi filan aşılamayın. Sakın, sakın! Kazara yelken sever, deniz sever, bir tekne alır, 3 günde o da iflas eder, sizi de peşinden bataklığa sürükler. Çocuğunuz denizci olacaksa, 2 fabrikanız olmalı. Biriyle teknesinin masraflarını karşılarsınız, diğeriyle ailecek geçinirsiniz. Tek fabrika olmaz, sakın, sakın ha…” Evet, video bu minvalde gidiyor. “Abarttı” diyoruz, gülümsüyoruz…

Ama internetteki ilan sitelerinde, satıştaki tekne sayısı 2 yıldır 800’ün altına düşmüyor. Bundan 3-5 yıl önce 300-400’dü. Pandemi döneminde öyle bir çılgın talep oldu ki, internetteki satılık tekne sayısı 100-150’ye geriledi. Şu anda ise, ünlü bir internet pazar yerindeki satılık gulet, motoryat, yelkenli, katamaran sayısı tam 1562!

Kimse de satın almıyor bu tekneleri. Teknesini satmaya çalışan birkaç denizci dosttan duyduğum şu: “Arayanlar ilk olarak teknenin yıllık marina ücretini soruyorlar.”

 

NEDEN?

Sebep basit: Ciddi bir arz-talep dengesizliği var. 2020 pandemi dönemiyle birlikte her yıl eski-yeni 1000 - 1500 tekne Türkiye’ye girdi. Yetmedi, Rusya - Ukrayna savaşı patladı. Akdeniz’deki Rus teknelerinin yarısı AB ülkelerinden kaçıp Türkiye marinalarına yerleşti.  Bugün en köhne marinanın kapısında bile 100-200 teknelik bekleme listesi ortaya çıktı.

Yeni tekne sahipleri ve Rus müşteriler, marina ve iskele sahiplerinin başını döndürmeye başladı. Marina sahiplerine, “Çıkart şu tekneyi, sana ne veriyorsa iki katını ödeyeceğim” diyen o kadar çok insan var ki, şaşarsınız. Balıkçı barınaklarında yıllık ücretler marinalara göre biraz insaflı olduğundan tekne kabul etmek için 300-400 bin TL ayakbastı parası isteniyor. Herkes yoldan çıktı.

Sonuç: Marina ücretleri son yıllarda euro bazında her yıl yüzde 20-30 artıyor. Kapıdaki 100-200 teknelik bekleme listesi ise devam ediyor. Bir de üstüne devlet yüzde 20 vergi ekledi. Konu tadından yenmez hale geldi.

 

AKILLARA ZİYA BİR DURUM…

Ülkemizin girişimcisi çok girişimcidir. Yukarıda söz ettiğimiz kârlı denklemi gören herkes son zamanda marina işine girme telaşında. Fenerbahçe-Kalamış Marina’ya 505 milyon dolar gibi uçuk bir rakam teklif veren girişimcimizin hazin sonunu hep birlikte izledik. Ama yeni örnekler çok. Ve iş modellerinin tümü de az para ödeyip, çok çok para kazanmak üzerine kurulu. Hemen örnekleyelim:

·         GÜLLÜK'ÜN TAM ORTASINA: Güllük kent merkezinde TDİ’ye ait bir gemi iskelesi vardı. Geçen yıl bu iskele ve çevresi özelleştirildi. Bir CED başvurusu ve mahallenin tam göbeğine çift yönden kaya dolgu mendirekli 260 teknelik bir marina projesi ortaya çıktı...

Firma ICC Madencilik, İnşaat AŞ. Yakın zaman içinde Anadolu’da yaptığı baraj inşaatlarıyla ismini duymaya başladığımız bir şirket. Çevre Bakanlığı yıldırım hızıyla “ÇED olumlu” kararı aldı. Güllük halkı ise isyanda. Düşünsenize, bir sabah kalkıyorsunuz. O güne kadar kordon boyunda sabah yürüyüşü yaptığınız kent merkezindeki sahil tel örgüyle kapatılmış, marina olmuş. Güllük kent merkezindeki koya 10 binlerce ton taş yığılıp 2 mendirek yapılacak. İnsanlar “Güllük’ün ismi bundan sonra ‘Taşlık’ olacak” diye gösteri yapıyor.

Güllük (Mandalya) Körfezi’nde şu anda 3 marina var. Port İassos, Egesu Marina ve Mandalya  Butik Marina. Hukuki süreci devam eden dördüncü marina projesi Güllük Limanı'nın güney batı köşesinde (Bargilya'nın karşısında) Tahtakoz mevkiinde 30 dönüm,  280 teknelik bir girişim (Örtaş Grup-Temel Abidik); bölgedeki beşinci  marina ise Güllük kent merkezinin biraz kuzeyinde, Pencereli mevkiinde Tatsan Turizm AŞ yönetiminde tam 960 dönümlük (hayli büyük bir hacim), 600 teknelik bir marina projesi.

Yani ICC Güllük Marina, zaten balık çiftlikleri, tarımsal gübre-hormon akışı ve günlük 10 bin metreküp az arıtılmış kanalizasyon derin deniz deşarjı nedeniyle kirlilik yükü açısından perişan (ötrofik) durumdaki Güllük Körfezi’ndeki altıncı proje. Hem de, ‘ÇED olumlu’ kararını alışından belli ki, hayli hızlı ilerliyor.

Diyelim ki, yeni hedefler var, “Güllük Körfezi artık kirlenmeyecek” deniyor. Peki Koca körfezde boş arazi mi yok? Neden Güllük kent merkezine, halkın tek nefes alma noktasına marina yapılıyor, deniz insanlara kapatılıyor?


Güllük kent merkezinde insanların denizle bağlantısını tamamen kopartacak bir marina projesi...


·         GÖCEK AYTEN KOYU:  Göcek’te geçen yıl MUÇEV A.Ş.’ye tahsis edilen koy (Poruklu Koyu’ndaki, MarinTürk Exclusive Marina’nın komşusu Ayten Koyu) aynı hızla çok düşük bir yıllık ücret ile (kabaca 2 megayatın yıllık kirası karşılığı) Ege Marina A.Ş. diye bir şirkete kiralandı. (Bölgede bu şirketin eski bir AKP milletvekiline ait olduğu konuşulmakta, o da ayrı konu.) Şirketin 40-50 tekne kapasiteli küçük bir marina için yaptığı ÇED başvurusu, birkaç ay önce Çevre Bakanlığı tarafından sonlandırıldı. Biz saf saf, “Göceklilerin itiraz ve isyanına Ankara’nın duyarlılığı” diye sevinirken, şirket bakanlığa yeni bir ÇED proje tanıtım dosyası (PTD) yollamış. Bu PTD’de Ayten Koyu’nun yanındaki Göcek Körfezi kıyılarının da Hazine’den şirkete tahsis edildiği, kurulacak marinanın 15 adet 40-50 metrelik süper yat, 18 adet 25-32 metrelik mega yat, 49 adet de 12-20 metrelik motoryat-yelkenli; toplam 82 tekneye hizmet verecek bir süper marinaya dönüştüğü gözleniyor. Kıyı koruma altındaki Günlük ağacı ormanı. Olsun, oraya da kara tesisleri, atık alma tesisleri, banyo, wc, marina kulübü vs yapılıyor… Göcek’in tabutuna bir çivi daha… Hayırlı olsun.  


Göcek Ayten Koyu'ndan körfezin içine doğru genişletilmiş yeni bir süper yat marinası hayal edilmekte...

 

·         SELİMİYE PORTMARİN MARİNA: Bir diğer şapka uçuran proje… Marmaris Selimiye Koyu’nda MUÇEV A.Ş. iskelesinin 35 tekneden 70 tekneye çıkarılması için bir proje vardı. Selimiyeliler, haklı olarak zaten karasal kirlilik yükü nedeniyle boğulmakta olan bu muhteşem koyun böyle bir marina yükünü kaldıramayacağı gerekçesiyle protestolar yapmış, davalar açmışlardı. Çevre Bakanlığı kasım ayında birdenbire bu projenin ÇED sürecini tek taraflı olarak sonlandırdığını açıkladı. 15 gün geçti, geçmedi.  Selimiye’de MUÇEV iskelesine 300 metre mesafede, sahibini bilmediğimiz Portmarin A.Ş. isimli bir şirketin 145 teknelik marina inşaatı için ÇED süreci başlatıldı. (4 adet 50 metrelik süperyat, 47 adet 20 metrelik, 94 adet 15 metrelik tekne.) Çökertme (Cinbükü) Koyu’ndaki bu marinayı yapın, sonra da Selimiye Camii önündeki MUÇEV iskelesinin kapasitesini 2-3 kat artırın, Selimiye Koyu’nun 2-3 yıl içinde İstanbul Kurbağalıdere kirlilik seviyesine dönüşmesini adım adım izleyin…

 

Çanak gibi kapalı Selimiye Koyu'nun ortasına koca bir marina kurulması planlanıyor. (Solda da MUÇEV iskelesi görülüyor.)


·         SON BOMBA: KNİDOS! İşte bu noktada isyan etmek istiyorum. Türkiye’de denizcilik, amatör denizcilik, deniz sevdası, mavi yolculuk gibi şeylerden söz edilecekse, denizde buluşulacak nihai nokta, zirve ya da siz her ne diyorsanız deyin: Knidos’tur!

Bomba gibi son haber hayatın tadını iyice kaçırdı: Kültür ve Turizm Bakanlığı Knidos Limanı’na el koymaya karar vermiş. Tüm dünya denizcilerinin Ege ve Akdeniz’in buluşma noktası olarak kabul ettiği Knidos antik limanında bir yeni peyzaj düzenlemesi yapılacakmış. Limandaki restoran ve iskeleyi işletmekte olan Datça Belediyesi’ne tebligat gitmiş “Burayı kamulaştırıyoruz” diye. Mülkiyeti belediyeye ait 3 parsel üstüne kurulu bu yapılar. Bu arazi de kamulaştırılacakmış. Datça Belediyesi’nin geçen hafta yürütmeyi durdurma davası açtığı ‘Ören yeri peyzaj düzenlemesi avan  -ön- projesi’ dokümanında “Knidos’a seyir terasları, yürüme yolları, yeni bir kazı evi, mescit, tuvaletler, ören yeri tanıtım ofisi, gişe vs. gibi yapılar yapılacaktır” deniyor. Knidos’ta bu yapıların -mescit hariç- hepsi mevcut ve üstüne üstlük yakın zamanda tümü yenilendi. Knidos pırıl pırıl, hiçbir eksiği yok. Peki, 1. Derece Arkeolojik ve Doğal SİT olan bu bölgede ne gibi bir peyzaj yeniliği yapılacak? Çiçek mi ekilecek?

Knidos Ören Yeri’ni zaten Müzeler Genel Müdürlüğü yönetiyor. Yani el koyma konusunda esas hedef restoran ve iskele gibi görünüyor. Ama avan (ön) projede şu sorulara bir yanıt var mı, kimse bilmiyor:

·         70’li yıllarda arkeolojik çalışmalarda oluşan hafriyat Askeri (Kuzey) Liman’a dökülmüş, burada kot yükselmiş tekneler tarafından kullanılamaz hale gelmişti. 2018 yılında bu limanın tekrar deniz turizmine kazandırılması için bir proje yapıldı. Ama yıllardır sümen altında bekliyor. Mesela, bu konuda bir çalışma planlanıyor mu?

·         Tatsız-akçeli konular var… Knidos iskelesi ve restoranı Datça Belediyesi için çok ciddi bir gelir kaynağı. Şimdi, bu el koyma ile Knidos’taki restoran ve iskele MUÇEV A.Ş.’ye mi devredilecek? Peki, MUÇEV Knidos’u kime kiralamayı planlıyor? Öyle ya MUÇEV devraldığı tüm plaj, restoran, bar, iskele, marina gibi yüksek gelir yaratacak tesisleri, son derece mütevazi rakamlarla, ihalesiz, açık artırmasız beğendiği insanlara hem de 20-30 yıl gibi sürelerle kiralıyor. Bu insanlar da örneğin plaja girmeyi 30-40 euro, iskeleye 15 dakika tekne bağlamayı 100-200 euro yapabiliyorlar.

·         Dahası var… Knidos çok özel bir yer. Denizciler için açık denizin tehditlerine karşı bölgedeki en önemli sığınak. MUÇEV’den orayı kiralayacak şirket antik limanın antik mendireğine biraz da beton döküp ortasına açılır kapanır bir bariyer yerleştirip limana giren her tekneden para istemeye başlarsa şaşırır mısınız?

Son 10 günlük haberler böyle… Daha Bozburun, Datça, Fethiye, Karacasöğüt, Urla, Sığacık marina ve iskele öykülerimiz de var.

Yani... Sahiden tımarhaneye düştük… Diyecek sözcük bırakmadılar insanda… Sözü, ‘Denizdelileri’ vloger arkadaşımızın müşfik üslubuna teslim edip aradan çekilmeyi tercih ediyorum.


MUÇEV'in Asia marin isimli şirkete kiralama yaptığı Bozburun Marina projesi. Haberde kiralamanın ihalesiz yapıldığı belirtiliyor. Ancak henüz bakanlığa resmen çed başvurusu yapılmamış durumda. (Gazete Pencere 17 Aralık 2024)


BİR ÇÖZÜM VAR MI?

70’lerin sonunda Mülkiye’ye girdim. İlk yılın en önemli derslerinden biri Mikro İktisat. Konulardan biri Cobweb (örümcek ağı ya da tuzak) Teoremi’ydi. Daha çok tarım ekonomisiyle ilgilidir. Mesela köylü bakar ki ayçiçeği iyi para getiriyor, ertesi yıl tüm köyler ayçiçeği eker. Tüm tarlalarda ayçiçekleri fışkırır. Fiyatlar dibe vurur, hepsi batar.

Bizim memleketin marina-tekne denkleminde de bu kâbus yaşanabilir.

Ama iki büyük fark var:

Birincisi marina yapmak toprağa tohum atmak kadar kolay değil. Ciddi bir yatırım söz konusu. İnşaat hem fiziki yapım aşamaları, hem de hukuki itirazlar, mahkemeler nedeniyle 1 mevsim değil, 5-6 yıl sürüyor. Yani batağa daha hayli zaman var.

İkincisi de bugünkü fiyat artış trendi devam ederse, mevcut ya da yeni yapılacak marinalara bağlanacak tekne kalmayacak, çok sayıda tekne kelepir fiyattan yurt dışına satılacak. Arada Rusya Ukrayna savaşı biterse, Rus oligarklar da Monaco, Portofino ve Ibiza’ya geri dönecekler.

Birdenbire Türkiye’nin çok fazla marinası ve az sayıda teknesi olduğunu göreceğiz.

Mesele şurada: Yeni marina inşa-işletme taliplilerinin tümü çok para kazanmak istiyorlar. Türkiye’deki teknelerin en aşağı yarısını oluşturan mütevazi amatör denizcilere yönelik hiçbir proje görmüyoruz.

“Marina yapayım, kent merkezinde olsun, yanına 7 yıldızlı otel yapayım, 2 de AVM ve 1 de A++ tatil sitesi ekleyeyim… 3 lira yatırayım, ikinci yıl 13 lira kazanmış olarak, tüm kompleksi 33 liraya Kuveytlilere satayım” gibi bir zihniyet.

Maalesef hükümet de, MUÇEV örneklerinde olduğu gibi aynı mantığın temsilcisi durumunda.

Bu durumda insan ister istemez “halkçı” muhalefet partisine umut bağlıyor değil mi?

 

 TAM BİR HÜSRAN

Bu yıl CHP yönetimindeki Çanakkale ve Bozcaada Limanları’nın uyguladığı günlük bağlanma ücretleri (süpermarketten alışveriş ya da mazot almak için rıhtıma 15-20 dakika bağlanmaya bile 3-5 bin TL.) nedeniyle tüm amatör denizciler dellendi  ve bu sosyal demokrat limanları boykot kararı aldılar.

Ama işin şahikası Bordum’da patladı.

Bodrum Belediyesi, mütevazi amatör denizcilerin uçuk marina ücretleri karşısında son sığınma noktası olarak gördüğü balıkçı barınaklarında konaklayan amatör denizci teknelerine yüzde 200-300 zam yapma kararını ortalığa sızdırdı. Tabii büyük bir infial… Çünkü bu barınaklarda teknesini bağlayan mütevazı aileler çoğunlukta.

Arkadaşımız Gani Müjde bu insanların derdine tercüman olmak istedi. Twitter hesabından “Marinalar, devlet kurumları, marin tamirciler ve şimdi de sosyal demokrat belediyemiz amatör denizcileri silkeleme kararı almış: Barınak ücretlerine yüzde 300 zam. İnsaf be kardeşim!” mealinde bir mesaj yayınladı.

Ortalık birbirine girdi.

Standart trol yanıtları şu minvalde: “Hocam millet emekli maaşına yüzde kaç zam var derdinde, senin tek derdin ise marinalar ve tekne bağlama ücretleriymiş, keh, keh, keh…”

Gani Müjde de altta mı kalacak? El-cevap: “Yazdığım tweetin altına üşüşüp 'derdine sokayım', 'vay be ne dertler var' diyen densizlere yanıtım: Denizciliğin sadece zengin hobisi olduğunu sanmak, düpedüz öküzlüktür.”

 

SON GÜNLERİN MODA TERİMİ “SİLKELEME” PEK UYGUN BİR TEŞBİH OLMUŞ

Peki Gani Müjde haksız mı?

‘Tekne alırsan denizin bedelini her gün misliyle ödersin. Cennetin ortasına 4 tekerli tiny house kondurursan mazlum sayılır, bir de kredi/teşvik alırsın.’

Bu mudur olay?..

Amatör denizciliği yok etme yönündeki bu çarpıklıklar umarız olası bir CHP yönetiminde düzelir diyoruz. Sonra Bozcaada Belediyesi’nin fahiş rıhtım ücretleri karşısında ağzımız açık bakakalıyoruz.  Türkiye’deki metrekare başına en pahalı marinaların CHP’li İBB İstinye ve Tarabya Marinaları olduğunu unutuyoruz.

Hadi diyelim ki bunlar Boğaziçi yalısı gibi marinalar.

Peki Antalya’dan İstanbul’a tüm mavi kıyıları kaplayan CHP’li halkçı belediye yönetimleri neden mütevazi, eşitlikçi, paylaşımcı, Türk insanını denizle barıştıracak projeler üretmiyorlar.

Mesela sadece Bostancı’dan Tuzla’ya kadar uzanan kıyı şeridine bile, bugünkü ücret çarpıklığını altüst edecek 3-5 bin teknelik, sınırlı hizmet sunan amatör denizci barınakları yapılabilir.

15-20 yıl kadar önce Teoman Arsay’ın yönetimindeki Amatör Denizcilik Federasyonu tarafından Yeşilyurt-Ataköy arasındaki Baruthane Koyu için 3-4 bin teknelik bir amatör denizci barınağı projesi yapılmıştı.

Gerekçesi, işletme modeli, çizimleri yetkililere de sunulmuştu.

Sadece iskeleler, tekneler, su-elektrik, atık toplama sistemi ve güvenlik…  AVM, marin manav, bakkal, kasap, marin restoran, yetkili marin servis, refit, marin konfeksiyon, marin malzeme dükkanı, tamirci vs. yok.

Yani… Minimum maliyet ve minimum tekne bağlama ücreti. Bir amatör denizcilik cenneti.

Hatırlayan ya da bu konuları araştıran var mıdır? Cidden merak ediyorum…

ADF'nin 2000'lerin başında hazırladığı 4000 teknelik Baruthane yat limanı projesi...


-----

Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın Knidos hakkındaki son dakika açıklaması:


Bakanlık açıklaması şöyle: "Habere konu olan restoran, 1. derece arkeolojik sit alanında inşa edilen kaçak bir yapıdır. 2002-2011 yılları arasında 4 defa yıkım kararı alınmış ancak bu kararlar yerel yönetim tarafından uygulamaya konmamıştır... Ülkemizin en önemli değerlerinden biri olan Knidos Antik Kenti'ndeki restoran yapısının bölgeden kaldırılmasının ardından aynı noktada arkeolojik kazı ve çevre düzenlemesi işleri yapılacaktır."


Düşüncem şöyle: Bakanlığımızın 15 yıl gecikmeli bu "süper duyarlılık" hamlesi ne kadar samimidir, kuşkuluyum. Daha çok "bana yar olmayanı kimseye yar etmem" gibi bir bakış açısı ortaya konmuş.

Üstelik yanıt verilmemiş önemli sorular var:

1- Knidos'ta 150 yıldır arkeolojik kazı sürüyor. Restoranın olduğu bölgede bugüne kadar fark edilmeyen ve bugün önem kazanan ne gibi bir bulgu ortaya çıktı ki, bu tesisin yıkılması gerekiyor?

2- Knidos'un denizden ziyareti en az kara ziyaretçileri kadar yoğun ve önemlidir. Bu anlamda Knidos'taki restoran tesisi, ören yerini ziyaret eden ve limanda geceleyenler için bir yaşam desteğidir. Bu restoran kim tarafından ikame edilecektir? MUÇEV mi? Ya da "herkes kendi başının çaresine baksın" mı deniyor?

3- Knidos Limanı binlerce yıldır bölgede denizcilerin en güvenilir sığınağıdır. Bakanlık buradaki denizci tesislerinin (iskele, market ve restoran) akibetinin de ne olacağını açıklamamaktadır. Bu liman denizciler açısından yaşamsal bir konudur. 20 deniz mili yarı çapındaki bir alanda tek güvenli doğal limandır.

Bir açıklama yapılırsa iyi olur..


Son Yazılar

Hepsini Gör

Yorumlar


bottom of page