Bodrum’da “istilaci tekneler” savasi
- aliboratav
- 3 saat önce
- 5 dakikada okunur
Bodrumda koylar 2-3 ay yerinden kıpırdamayan mega yatlarla kaplandı. Bodrum'un yerlisi, tatilcisi, turizmcisi koylarda yüzemediği için; ticari yat (gulet) kaptanı, amatör denizci koylarda yer bulamadığı için isyanda. Çözüm ise Liman Başkanı'nda...
(Bu yazının daha kısa versiyonu 22 Ağustos 2025 tarihinde Gazete Oksijen'de yayınlanmıştır.)
----0----
2025 Ağustos ayının ilk günlerinde önce sosyal medya ve yerel basın, ardından da “özel yatlara çok duyarlı” ulusal basında bir kampanya gibi artarda Bodrum’un özel tekneler tarafından işgal edildiği ve kirletildiği yönünde bir mesaj / haber patlaması yaşandı.

“Denizlerdeki yeni istilacı tür: Özel yat”, “Bodrum kıyılarında tekne istilası: Deniz ekosistemi tehlikede”, "Denizde özel tekne kirliliği", “Tatilciler mağdur, deniz idrar renginde” gibi iddialı başlıklar ve megayat süperyat fotoğrafları ile süslenen haberler sayesinde Bodrum kıyılarıyla pek alakası olmayan mütevazı amatör denizciler de bir anda okka altına gidiverdi.
Planlı bir PR hamlesi izlenimini uyandıran bu mesaj bombardımanının iki ana aktörü vardı. Bunların kimlikleri ve ana mesajları özetle şöyle:
1- Bodrum Denizcileri Derneği: Bodrum koyları özel tekneler tarafından işgal edildi. Ticari yatlar ve günlük gezi tekneleri demirleyecek yer bulamıyorlar. Bu konuya bir çeki düzen getirilmeli. Koylarda uzun süre konaklayan bu özel tekneler hem deniz turizmini öldürüyor, hem de büyük bir kirlilik yaratıyor.
2- Bodrum tatil sitesi sakini, yazlıkçı, büyük kent kaçkını kitlenin de desteğini alan Bodrum STK’ları ve kara turizmi sektörü temsilcileri: Marina ücretleri çok yüksek. Büyük tekneler marinadan ayrılıp koylarımıza yerleştiler. Pek çoğunun içinde sadece mürettebatı bulunan bu tekneler koylarımızı parsellediler, halatları plajlarda denize ulaşım yolumuzu kesiyor. Biraz açıkta dursalar bile sintinelerini boşaltıyorlar, deniz lağıma döndü, denizimiz ölüyor. Bu istilaya bir çözüm bulunmasını istiyoruz.
Not: Sintine aşağı, sintine yukarı… Fark gözetmeksizin tüm tekneleri zenginlik sembolü olarak gören, hatta düşman olan insanlara yıllardır bir türlü anlatamıyoruz: Küçük fiber teknelerin motor yağı vs biriken sintinesi pek olmaz, sintine ahşap guletlerde olur, gemilerde olur. Özellikle yelkenlilerin ve küçük fiber motor yatların motor kabininde beyaz çorapla yürüyebilir olmak esastır. Denize boşaltılan ve köpüren yağlı atık ‘gri su’dur (bulaşık-duş suyu); kötü kokan sarımtırak atık ise siyah su (.ok) tankından gelir.
Bu tartışma konusuna yan taraftan son eklemlenen aktör de YATED oldu. Yani Yat ve Tekne Endüstrisi (ve aslında ithalatçıları) Derneği. Onlar da mealen diyorlar ki; Şu anda marinalarda arz-talep denklemi çok vahim durumda. Yer bulunmadığı için fiyatlar çok yükseldi. Pek çok tekne marinadan ayrılıp Bodrum koyları gibi yerleri kendilerine mesken ettiler. Bu da büyük bir deniz kirliliğine yol açmakta. Daha çok marina yapılsın, daha makul fiyatlarla bu başıboş tekneler marinalara bağlanabilsin, denizlerde kirlilik azalsın.” Sanırım söylemedikleri son cümle de şu: “Marina kapasitesi artsın, ücretleri makul hale gelsin ki, biz de daha çok yerli ya da ithal tekne satabilelim.”

BİR SONSUZ TARTIŞMA
Mülkiyeli bir emekli büyükelçi ağabeyimiz bir gün “Bodrum’un pek ünlü 10-15 çılgın kadını vardır. Bunlar bir konuya kafayı takarlarsa, kimse önlerinde duramaz” demişti.
Sanırım rahmetli Saynur Gelendost ekolü olarak tanımlayabileceğiniz bu saygıdeğer hanımefendilerin takipçilerinin başını çektiği “İstilacı Tekneler Savaşı 2025” grubunun talepleri bana da son derece makul geliyor.
Sadece Bodrum değil, tüm Göcek koyları ve Hisarönü’nün Selimiye, Tavşan Bükü ve Sucağız Koyları (D-Maris), Dirsek Bükü, Adaboğazı gibi muhteşem koylarını her sezon 2-3 ay parselleyen bu koca yatların (adeta yüzen evlerin) savunulacak hali yok.
Denizciler Derneği de söylemlerinde bazı sorunlar bulunmakla birlikte temelde haklı. O koylardan herkesin yararlanma hakkı var. 10 metre arayla park edip, 3 ay boyunca yerinden kımıldamamak büyük bir terbiyesizlik. Ticari yatlar, günübirlik gezi tekneleri, yerel küçük motorlar / kayıklar ve tabii gezgin amatör denizcilerin de o koylarda dinlenme, güneşlenme, denize girme, tadını çıkarma hakkı gasp edilemez.
O koylar kamusal alandır, doğaya saygı göstermek kaydıyla herkesin yararlanma hakkı vardır.
DENİZDEKİ BEKLENTİ...
Herkesin, denizdeki hepimizin beklentisi aslında belli ve aynı:
1- Makul yerlerde özellikle düşük maliyetli yeni marinalar yapılsın. (Teknik tanımı: 3 yıldızlı marina) Uygun mevcut marinalarda kapasite artırımına izin verilsin. Marina ücretleri düşsün. Türkiye’de denizcilik yaşam bulsun ve gelişsin. Tekneler de kıyıları işgal etmekten vazgeçsin.
2- Deniz kirliliğinin esas nedeni (kümülatif bakıldığında) kesinlikle karasal atıklardır. Sırasıyla sınai (ağır metaller vb), tarımsal (fosfor, azot, potasyum, zirai ilaçlar ve balık çiftlikleri) ve kentsel (plastik, kanalizasyon vb) atıklar. Ama küçük koylarda denizcilerin de bir kirlilik yaratabildiğini biliyoruz. Bunun için de aslında en önemli ihtiyaç elbirliğiyle denizcilik kültür ve görgüsünün yaygınlaştırılmasıdır. Bu da çok uzun bir konu!
BİR DE MİNİK UYARI…
Bodrum Denizciler Derneği’nin yeni başkanı Tuna Altınkaya’yı çok beğeniyorum ve destekliyorum. Deniz anaya en çok ve en iyi kadınlar sahip çıkabilir.
Ama dernek kendini biraz daha iyi ifade etmeli ve tuzağa düşmemeli diye düşünüyorum.
Bazı ticari yatların personelinin (hatta bazen genç kaptanların) amatör denizcilere yönelik “biz bu sulardan ekmek yiyoruz, siz sefanızı sürüyorsunuz” söylemi çok tehlikeli ve sonu olmayan bir tartışma konusu. Özellikle genç / heyecanlı ticari yat profesyonelleri ve genç / heyecanlı amatör denizciler bu tartışmaları tehdit, hakaret ve şiddete kadar vardırabiliyorlar.
İkincisi, evet biliyoruz ki, Bodrumlular Bodrum tatilcileri, turizmciler ve Denizciler Derneği esasen 2-3 ay bir koyda sabit duran mega-süper yatlardan şikayetçiler. Ama, “özel tekneler denizi kirletiyor” söylemi ne zaman ortaya atılsa, tecrübeyle sabit ki, şikayetçi olunan o koca yatlara hiçbir şey olmuyor. Sonuçta fatura dönüp dolaşıp, bir yazlık ev yerine 10-15 metrelik bir yelkenli ya da küçük motoryat satın alıp tatilini, ya da emeklilik yaşamını denizde geçiren mütevazı amatör denizcilere kesiliyor. Bir koyda 2 gece bile konaklamayan gezgin denizciler mağdur ediliyor.
Sorunu doğru teşhis edelim ve lafın nereye gittiğine lütfen hassasiyet gösterelim.
AKUT SORUN…
Bu kadar laf söyledik ama Bodrum’un saygın ve kızgın çevreci kadınlarının isyanına ve “İstilacı Tekneler Savaşı 2025”e bir çözüm önermeden bu yazıyı bitirmeyelim.
Çözüm çok basit:
Limanlar Yönetmeliği (2012), Madde 22, Fıkra 14: Liman sınırları içerisinde plaj bölgelerinde ve kıyı otel, motel, tatil köyleri, site önlerinde, kıyıdan itibaren 200 metreye kadar olan deniz… yüzme alanlarına gemiler ve deniz araçları giremez. (Bu doğrultuda bir de 2022 tarihli İçişleri Bakanlığı genelgesi bulunuyor. )
Limanlar Yönetmeliği, Madde 22, Fıkra 20: Demirleme alanları ve izinli tesisler dışındaki deniz alanlarında, koylarda, korunaklı alanlarda her türlü gemi ve deniz araçlarının aynı bölgedeki kalış süresi en fazla 15 gündür. Liman başkanının iznine tabi olmak koşulu ile bu süre en fazla 15 gün daha uzatılabilir.
2007 tarihli Bodrum Liman Yönetmeliği çok daha belirgin kısıtlamalar içeriyordu. Koylarda hız sınırları, hangi koyda, hangi alanlarda, ne süre demirlenebileceği vb. Yukarda alıntıladığım 2012 tarihli yeni Limanlar Yönetmeliği ile bu güzel hazırlanmış yönetmelik “mülga” yani geçersiz ilan edildi. Ama Liman Başkanı’nın koylarda demirleme süresi, hız limiti gibi tüm hayati sınırlamaları belirleme hakkı yeni yönetmelikte de devam ediyor.
Yani net çözüm adresi: Bodrum Liman Başkanlığı’dır. Ayrıca... Liman Başkanı 15 günlük konaklama sınırını uygulayabileceği gibi bazı koylarda bu sınırı kolaylıkla 3 gün olarak ilan da edebilir.
Ve ister inanın ister inanmayın… Liman Başkanı, Bodrum ve diğer tüm kıyılarda çok yüksek yasal yetkileri olan bir memurdur. Benden duymuş olmayın, aykırı davrananlara idari cezalar akıl almaz seviyede büyük olabilir…
Not: (İçişleri Bakanlığı'nın 2022 tarihli genelgesi çerçevesinde, yüzme alanlarında kıyıdan 200 metre mesafeye kadar Sahil Güvenlik ve Deniz Polisi'nin de işgalcilere doğrudan müdahale sorumluluğu var.)
Commentaires