top of page

2025: Denizde amatörlerin acı, guletlerin tatlı yılı

  • aliboratav
  • 23 Ağu
  • 10 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 8 Eki

Bu sezon denizde yaşananları 2 cümleyle özetle derseniz, birincisi amatör denizci, özel yat, megayat kavramları iyice karıştı. Kıyıları parselleyen megayatlar tepki çekiyor, ama fatura kesintisiz olarak amatör denizcilere kesiliyor. Amatörler denize küstü küsecek… İkincisi ise, Türkiye'nin tatil maliyet denklemleri iyice altüst oldu. Denizlerimiz shrinkflasyon ve skimpflasyon kavramlarıyla tanıştı. Guletler ve günlük tur tekneleri bir anda avantajlı bir seçenek haline geldi. 2025’te amatör denizciler denizden uzaklaşırken, guletler ve günlük tur tekneleri tam bir altın yıl yaşadılar. 

(Bu yazı Yacht Türkiye 2025 Ekim sayısında yayınlanmıştır.)


ree

Haziran ayının son haftasında Gökova’dan yola çıktık, Temmuz’un son haftasında Kekova’ya vardık. Bir de her koya burnumuzu sokarak dönüş yolu… Yaklaşık 3 aylık bir mavi yolculuk kıyıları turu, kabaca 600 mil yapmışız.

Çok ilginç… Haziran ve Temmuz aylarında özel teknelerin herhalde ancak yüzde 10-15’i sahipleriyle denizde. Gökova ve Kekova tüm sezon çok ferah kaldı. Hisarönü'nde Dirsekbükü, Adaboğazı, İnbükü gibi popüler koylarda ancak Ağustos ayında bir yoğunluk gözlenir hale geldi.

Gerisi ya marinada ya da içinde sadece personeli ile Göcek kıyılarında, Hisarönü’nde Tavşan Bükü, Sucağız Koyları, Selimiye gibi teknekondu park bölgelerinde. Evet, ağırlıklı olarak büyük motoryatların parsellediği Bodrum, Göcek ve Hisarönü'nde Selimiye - Tavşanbükü (D-Maris) gibi koylarda sezon ortasından itibaren hayli yoğunluk vardı. Ama bu teknelerin de çoğunun içi boştu. Sahipleri belki ayda 2-3 hafta sonu geliyorlardı. Buna ‘denizde parti geceleri’ ismi veriliyor. Herhalde ayın geri kalan günleri de personel ‘partiliyor’.

Yaz başında “Yunan adaları çok ucuz, herkes 12 Adalara taşındı” sohbetlerin ilk cümlesiydi. Ben 12 Adalar’a geçmedim, ama güvenilir kaynaklardan dinlediklerime göre; Leros bir Türk adası haline gelmiş durumda, biraz da Kos’da yoğunluk var. Diğer adalar ise sezonu hayli sakin geçirmiş.

Özetle, pandemi döneminde zirve yapan deniz ilgisinde geçen yıl bir düşme yaşanmıştı, 2025’te bu eğilim iyice belirginleşti.

Soru şu: Amatör denizciler, özel teknelerde denize küskünlük mü başladı? İkinci soru da; neden?


"İstilacı Yatlar" tartışmasının odağında Bodrum Göltürkbükü ve Cennet Koyu yer alıyor.
"İstilacı Yatlar" tartışmasının odağında Bodrum Göltürkbükü ve Cennet Koyu yer alıyor.

 

KAVRAM KARGAŞASI…

Her şeyden önce şu aralar denizde sapla saman iyice karışmış durumda. Bir kavram kargaşası yaşanıyor.

Gazetelerde manşetler görüyoruz: "Deniz kirleniyor ama en çok özel yatlar kirletiyor" ya da "İstilacı yatlar Bodrum kıyılarını işgal ettiler". Bir bakan çıkıyor nutuk atıyor: "Özel yatlar işgal ettikleri cennet koyların bedelini ödeyecekler."

Sonra muhalif ya da yandaş fark etmiyor gazetede bir fotoğraf basılmış, 30-40 metre megayatlar kıyıda dizili.

Bir kere... Bu megayatlar özel tekne değil, amatör denizci hiç değil. Bunların 2 kaptanı, 3-4 mürettebatı var. Bunlara amatör denizcilerin almak zorunda olduğu bağlama kütüğü de verilmez, bunlar özel gezi amaçlı gemilerdir ve ‘gemi tescil’ belgeleri vardır. Avrupa Birliği Direktifleri, Birleşmiş Milletler MARPOL Sözleşmeleri'nde maksimum özel tekne boyu 24 metredir. Maksimum yolcu kapasitesi 12 kişidir.

Basın emekçileri ve ilgili bakanlıkların yetkilileri bu küçük ayrıntıyı bir anlasalar muhteşem olacak.

Çünkü bu kavram kargaşası sürdükçe ‘süslü ve suçlu’ gemiciklere hiçbir şey olmuyor, sahipleri olsa olsa denizden sıkıldıkları için biraz Cote d’Azure ya da İbiza, Capri gezintisine yöneliyorlar. Ama amatör denizciler hayli mağdur ediliyor. Ve doğru; bir denize küskünlük baş gösteriyor.

 

NASIL BİR MAĞDURİYET?

Amatör denizciler çoklukla 8-15 metre büyüklükte tekne sahibi, Bodrum, Didim, Fethiye gibi bir tatil beldesinde yazlık ev almak yerine 3'te 1 maliyetle bir küçük motoryat ya da yelkenli alıp, tatilini ya da emeklilik dönemi yaz aylarını denizde geçirmeyi planlamış vatandaşlar… Deniz severler…

Sınırlı bütçeli bu grup, birincisi 5 çıpalı marinaların fiyatları karşısında eziliyorlar. İkincisi “Mademki denizdesin o halde ödeyeceksin” düsturuyla hareket eden ustasıydı, esnafıydı fena halde ‘marin fiyat dehşeti’ yaşatıyorlar. Üçüncüsü de bu insanları çok zengin zanneden ya da adeta “Paraları yoksa denize çıkmasınlar, bakın biz çıkıyor muyuz” mantığıyla davranan kamu yöneticilerinin gelir yaratma çabasında ilk hedef haline geliyorlar.

 

MARİNA ZULMÜ…

Evet, birincisi marinalar... Bıraktım Göcekport, Kalamış, Bodrum Milta’yı… Körmen, Ayvalık ya da Turgutreis gibi ortalama marinaların bile fiyatları Monaco, St. Tropez gibi rüya marinaların fiyatlarıyla yarışıyor. Var mı böyle bir gerçeklik?

Tablo belli: Türkiye’de marina arz ve talebinde büyük bir dengesizlik var.

Şu an ÇED süreci devam eden ya da mahkemelik 15-20 marina projesi var. Neden mahkemelik? Çünkü bizim girişimci istiyor ki Datça’nın, Fethiye’nin göbeğine bir marina kondursun, içine AVM, otel, birkaç da Armani, Gucci ekleyiversin.

Git ıssız Dalaman kıyısına bir marina yap, Datça Yarımadası kıyılarında Emecik Yalısı’na yap…

Yok… “10 lira yatırıp 2 yılda 10 milyon kazanayım” arzusu ağır basıyor.

Bakın, zaten bir kapalı liman olan Karacasöğüt’te marina projesi, devam eden mahkemeye rağmen hala sürdürülüyor. Selimiye içine 2 marina için ÇED süreci devam ediyor. Bozburun’a koca bir marina yapmak istiyorlar.

Olacak şey değil… Bu kapalı koylarda marina yapmak, cennetin anında cehenneme çevrilmesi demektir. Dinleyen yok!

Türkiye’nin bol bol 5 çıpalı marinası var. Bugün ihtiyaç, mavi yolculuk kıyılarına yakın lokasyonlarda barınak, elektrik-su ve güvenlik sunan 2 çıpalı, 3 çıpalı ekonomik marinalar.

Başka imkanlar da var: Kentsel doku tacizi ve ek çevre kirliliği yükü sorunu olmayan marinalarımızın kapasite artırım projeleri teşvik edilebilir, atıl durumdaki balıkçı barınakları yat barınağına dönüştürülebilir. Bir engel var mı? Hayır. Somut bir proje var mı? Yine hayır!

Bir türlü hayal edemiyorlar; Bunlar sadece mütevazı amatör denizciler için değil, megayatlar için de bir ihtiyaç. Mütevazı amatör denizciler 5 çıpalı marinalardan 3 çıpalı barınaklara geçecek ki, megayatlar da Göcek, Bodrum, Hisarönü kıyılarını istila etmekten vazgeçip, lüks marinalarda kendilerine pazarlık da yapıp yer bulabilecekler.

 

MARİN FİYAT DEHŞETİ…

İkincisi muhteşem bir marin fiyatlama zihniyeti. Bir örnek vereyim. Piknik tüp almaya gittiğim köy bayisi ile diyaloğum:

  • Dar çember piknik tüp istiyorum.

  • Kalmamış... Siz tekne için mi istiyorsunuz?

  • Evet...

  • E, o zaman marin tüp verelim...

  • O daha pahalı değil mi? Neden aynı mala fazla para vereyim?

  • Sen teknecisin, zenginsin, vereceksin...

  • … Senin burada evin var mı?

  • Var, az ilerde, 15 dönüm mandalina bahçesi içinde... Evin yanına kızım ve oğlum için de 2 ev yaptım...

  • Sen, o arsanın 10'da birini satsan benim tekne gibi 4 tane satın alırsın... En iyisi gel şu marin tüpü bana hediye et...

Sonsuz sayıda örnek verilebilir. Mesela… 2025 yılı için bir uzay aracını andıran en üst teknolojiye sahip otomobilin ‘en yetkili’ servis periyodik bakım, malzeme ve işçilik ücreti 14 bin TL; traktör motoru teknolojili en basit 50 HP marin motorun periyodik bakım malzeme ve işçilik ücreti ise 24 bin TL. Motor 300 HP’ye çıkarsa bakım ücreti bir anda 1000 euro’ya çıkar, lütfen dikkat!

 

RESMİ KÜLFET VE KOMEDİ…

Üçüncüsü de, Çevre Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığı’nın bir mantığı ve izahı olmayan maddi külfet uygulamaları.

Örneğin, Ulaştırma Bakanlığı bir bağlama kütüğü harcı almaya başladı. Skala, teknen kaç metre diye, belirlendi. Değeri 80 bin euro olan 20 yıllık ve 14 metrelik bir yelkenli de, 8 milyon euro olan 14 metrelik yeni bir motoryat da aynı harcı ödüyor. Dünyada benzeri bulunmayan bir uygulama.

Örneğin, Çevre Bakanlığı yine dünyada benzeri olmayan bir atık alım kuralı icat etti. Denizdeki her tekne, 15 günde bir, bedeli keyfi olarak tayin edilen atık alım ücreti ödemekte. Örneğin atık alım tekneleri 100-150 litre atık için genellikle 1000-1500 TL. arası ücret alıyor. Bazı marinalar bu atık alım ücreti dışında 1500 TL. civarı marinaya yanaşma parası (kısa süreli bağlanma) istiyorlar.

Bakanlığın tebliği var. MARPOL - Ek 4, siyah su atığı alımı 1 tona kadar yelkenli özel tekneler için ücret 7.5 euro'dur. Yani 375 TL. +KDV deseniz 450 TL. CİMER’e şikayet yağıyor, fiyat denetimi var mı? Yok.

Komedi çok boyutlu:

Herkes ücretlerden şikayet ediyor, söyleniyordu. Tesadüf bu ya… Yaz ortasında Hisarönü’ndeki  4 atık alım ünitesinin hepsi birden bire bozuluverdi. Atık almamaya başladılar. Ortalık karıştı… Tam düzeldi derken…

Bakanlık atık alım tesislerine tek bir fahiş ücret tespiti ve cezai uygulaması yapmamıştı ya… Ama bir gün, akıllarına esti, 8-10 atık alım tesisine baskın denetim yapıldı, kamera kayıtlarına bakıldı, usulsüzlük saptandı, atık alım tesislerine yüzbin, milyon TL cezalar yağdı.

Teknekondu megayatlara lahmacun, masöz, rakı mezesi servisi yapan sürat teknelerine “hanımın finosuna karada itinayla çiş-kaka yaptırılır” botlarının da eklendiğini duymuştuk da… “50 euro ücreti mukabili itinayla mavi kart işletilir” botları da ortaya çıkmış.

“Herhalde bakanlığa bu tür ihbarlar da gitmiştir” dedik, cezaları da buna yorduk.

Ama 2025 sezon ortasında bu cezalar nedeniyle atık alım işlerinde, hayli aksamalar yaşandı. “Anlatılmaz yaşanır” misali bu komedi katlanarak devam etti…

 

Turgut Ella Marina, Temmuz ayı sonu tüm tekneler yatıyor...
Turgut Ella Marina, Temmuz ayı sonu tüm tekneler yatıyor...

“GÖCEK MEGAYAT MARİNASI”

Bunlar mikro örnekler. Bir de makro çaresizlikler var.

Göcek’te 15 yıldır büyük bir kaos yaşanıyor. Yat mola noktalarını ihale edelim dediler, olmadı. Bakanlık, ölçek büyütüp tüm koyları ihale ile birilerine kiralamak istedi, fena halde sıkıntı çıktı. Şimdi bir tonoz sistemi kuralım, deniyor. Türkiye Çevre Ajansı yetkilendirildi.

Tonoz-mapa uygulaması, adil ve her kesimi gözeten bir sistem kurulması halinde denizcilerin sonuna kadar destekleyecekleri bir sistemdir. Fakat yarım yamalak bir teknik dosya ve “İşletme projesi sonra sunulacaktır” gibi belirsiz bir not ile beton tonozlar koylara yığılmaya başladı.

Nasıl bir ücretlendirme yapılacak, bir tekne belli bir tonozda ne kadar süre kalabilecek, yerel denizciler nasıl bir sisteme tabi olacak, yat mola noktaları ne olacak, kim işletecek bu dev projeyi? Bunlar ve benzeri hayati sorular hala yanıtsız.

Bir de problemli noktalar var, mesela; ticari yatlar koyların dibine girmeyi severler, oysa onlara ayrılan yer açık denize yakın bölgeler, gulet kaptanları bu işe ne diyorlar? Koylardaki vaziyet planlarında tonozların çoğunluğunun, yüzde 60’ının, 20-40 metrelik megayatlara ve 40 metre üstü süperyatlara tahsis edildiği görülüyor. Tam rakamlar şöyle 27 adet tonoz 40 metre üstü süperyata, 358 adet tonoz 20-40 metre arası megayata, sadece 278 adet tonoz da 8-20 metre arası tekneye ayrılmış. 9 metrelik mütevazı bir tekne ile 19 metrelik koca bir yatın aynı kategoriye alınmasını bir yana bırakalım. Bu tahsis oranı, ülkedeki tekne boyu dağılımı ile örtüşüyor mu?

Anlaşılan bu projeyi hazırlayanlar Göcek koylarını ağaçlar içinde bir megayat ve süperyat marinası olarak yeniden şekillendirmek istiyorlar.

Göcek’deki çarpık düzen yıllardır yalpalıyordu, artık batma noktasında…

 (Bu konuda ayrıntılı bilgi ve planlar için linkteki yazıya bakılabilir.)

Ekim 2025 itibariyle Göcek koylarının çoğuna bu dev tonozlar atıldı.)
Ekim 2025 itibariyle Göcek koylarının çoğuna bu dev tonozlar atıldı.)

TİCARİ TEKNELERE GELİNCE...

Bunlar özel teknelerin, amatör denizcilerin 2025 yılı dramatik sıkıntıları, şikayetleri.

Şaka değil, gerçekten pek çok arkadaşımız teknesini satma noktasına geldi. Fiyatları ve yaşanan zulmü görenler tekne almaktan vazgeçti, web siteleri satılık tekne ilanlarıyla doldu, piyasa kıpırdamıyor.

Gelelim ticari tekneler bölgesine...

Fethiye’de ikmal durağımız Yes Marina, çevresinde iki marinet daha var. Bu iskelelerin hepsinde de 10-20 teknelik charter filoları bulunuyor. Tüm iskelelerde filoların yarısı temmuz sonunda, tam sezon ortasında iskelede yatıyorlardı.

Aynı tablo Hisarönü’nde de gözleniyor. Buradaki ikmal durağımız Orhaniye Palmiye Marina’da da bir kiralık tekne şirketi var. Palmiye’ye 2 kez girdik ikisinde de kiralık tekne filosunun yarısı iskelede bağlıydı. Yani, aynı düşüş eğilimi mürettebatsız kiralık teknelerde de geçerli.

Bu kez sebep muhtemelen göreli olarak yüksek kalan haftalık kiralama bedelleri. Şöyle düşünelim 4 kişi - 2 ailenin çıkacağı temiz bir teknenin fiyatı 3 bin euro civarı. Üstüne 2 bin euro eklerseniz 10-12 kişi ya da 4 ailenin çıkabileceği guletler var.

 

Müşteri değişim günü Bozburun limanına dizilmiş guletler.
Müşteri değişim günü Bozburun limanına dizilmiş guletler.

GULETLERİN TÜMÜ SEFERDE…

Evet, 2025’te guletlerin (ticari yatların), özellikle de kısa mesafe çalışılan Göcek ve Hisarönü bölgelerinde neredeyse tamamı denizlerde aralıksız turladılar.

Sanırım bunun nedeni, mütevazı ve kısa mesafede çalışan (düşük yakıt maliyeti), 4-6 bin Euro’ya kiralanan guletlere gösterilen yüksek ilgi. Çünkü çok net bir tatil maliyeti avantajı söz konusu. Rahatlıkla 10-12 yetişkinin ya da çocuklu 3-4 ailenin gezebildiği bu guletlerin maliyeti, haftalık kişi başı karasal tatil maliyetinin neredeyse üçte birine denk geliyor.

(Örneğin Selimiye, Söğüt gibi orta-üst segmentteki otellerde gecelik oda fiyatı 10-15 bin TL. İki kişi rakı-balık akşam yemeği nereden baksanız 7-8 bin TL, yol parası, gündüz atıştırmalıkları, belki birkaç beach ücreti. Yani 2 kişi günlük maliyet nereden baksanız 20-25 bin TL., haftalık 3500 euro gibi.)

İki yıllık bir aradan sonra ilk kez 4-5 gün Göcek koylarında gezdik. Eskiden Göcek’te pek az gulet görülürdü. Şu anda yüzerliği olan tüm ticari yatlar denizdeydi. “Bu tekne mümkün değil haftalık değildir, bunda yatılmaz, bu kadar insan nerede yemek yiyecek” diyeceğiniz eski, derme çatma ticari yatlarda bile, mesela çoluk çocuk 2 aile ya da 8-10 üniversiteli genç şen şakrak ve hayli ekonomik tatil yapmaktaydı.

 

SHRİNKFLASYON VE SKİMPLASYON

Bu iki eğlenceli kavramı Mahfi Eğilmez Hocamız 2024’te kullanıma sokmuştu. Bu yaz yaşanan gulet rağbetini  de açıklayan bu çok kullanışlı iki kavramın açılımı şöyle:

Skimplasyon; ürün veya mal ve hizmetlerdeki kalite düşürme veya ürün üretimindeki üretim kapasite düşüklüğünü tanımlıyor; Shrinkflasyon ise mevcut ürün üretiminde mevcut ürünün satış fiyatının enflasyona rağmen aynı kalmasına karşın aslında mevcut ürünün önceki gramaj hacim veya boyutunun düşürülmesi anlamına geliyor.

Gulet turlarında skimpflasyon: Örneğin eskiden 4 personel ile çalışan 30 metrelik gulet, 3 personel ile hizmet veriyor. Yemek içecek dahil turlarda haftada 3 gün tavuk yemeği çıkıyor. Eskiden kahvaltıda pembe domates veren tekne, bir bakıyorsunuz yumurta (İtalyan) domates servisi yapıyor.

Gulet turlarında shrinkflasyon: Bu daha da önemli bir tasarruf kalemi. Eskiden Bozburun'dan çıkıp Datça'ya kadar gezi planı yapan mütevazı gulet, şimdi Dirsekbükü'nden Bozburun yönüne dümeni çeviriyor. Yani 1 haftada 200 mil yol yapıp 100 bin TL. mazot yakan gulet, aynı sürede 50 mil yol yapıp 25 bin TL. mazot yakıyor ve müşterisini indiriyor. Yemekte 10 kişilik patlıcan musakkaya eskiden 1.5 kilo kıyma koyarken, şimdi 500 gram kıyma ile yetiniyor.

Neyse... Alan memnun, satan memnun...

Olimpos Beydağları Milli Parkı'ndaki Sulu Ada günlük tur teknesi patlamasının zirve yaptığı duraklardan biri.
Olimpos Beydağları Milli Parkı'ndaki Sulu Ada günlük tur teknesi patlamasının zirve yaptığı duraklardan biri.

GÜNLÜK TUR PATLAMASI VE KEKOVA MACERASI…

Bu makul maliyetli deniz tatili trendinin bir çarpıcı boyutu da günlük gezi motor ve teknelerine ilginin olağanüstü artmış olması. Körfezlerin tümünde bu teknelerin sayısı da sanki 2 kat artmış gibi.

Bodrum’da Karada ve Orak Adası, Gökova’da Sedir Adası; Datça’da Gökliman ve Kargı; Hisarönü’nde Kameriye ve Dişlice Adaları; Marmaris’te limana yakın koylar ve özellikle de Kumlubük; Kalkan’da Yeşilköy, Kaş’da Bayındır limanları bu açıdan en ünlü ve kitlesel deniz turizmi yaşanan bölgeler.

Bir de günlük gezi teknelerinin inanılmaz yoğunlaştığı bazı koylar var. Mesela Ekincik’te Semizce Koyları, Fethiye’de Kalemyel ve Tarzan Koyları. Bunlar hayli küçük koylar ve bir anda 20-30-40 küçük ve orta boy gezi teknesi yanaşıyor, sonra yine aynı anda kalkıp başka duraklara dağılıyorlar. Olimpos-Beydağları Milli Parkı’ndaki Sulu Ada bir diğer inanılmaz uğrak noktası. Koca adanın tümünün çevresi 2 metre arayla günlük gezi motorlarıyla kaplanıyor. Belki 150-200 tekne. Bu teknelerin çoğu Adrasan plajında gecelediği için sabahları koca Adrasan plajında denize girecek yer bulunamadığı söyleniyor.

Kekova Karakol Adaları, namı diğer Akvaryum... Günlük tur teknelerinin favori durağı...
Kekova Karakol Adaları, namı diğer Akvaryum... Günlük tur teknelerinin favori durağı...

Abartı açısından en önemli örnek ise Kekova. Burada her gün Kaş’tan 15-20, Üçağız’dan 40-50, Demre’den de 50 civarı irili ufaklı tekne günlük geziye çıkıyor. Kimi 2-3 aile tarafından kiralanmış, kimi 80-100 kişilik bu tekneler, Kekova’nın toplam 20 civarındaki gözde koyu arasında gün boyunca kuantum parçacıkları gibi zıplıyorlar.

Bu teknelerin tümünün mutlaka görmek istediği ilk beş durak Kaleköy, Tersane Koyu, Batık Şehir kıyıları Karakol Adaları (Akvaryum) ve Kocakarı Koyu’dur (buna da Akvaryum diyorlar)...

Batık şehri sabah saatlerinde bu tekneler ip gibi dizilip gezerler. Adanın önü geliş gidişli Boğaziçi Köprüsü trafiğine döner, mesele hallolur. Revaçtaki bu üç koya ise öyle 30 tekne birden giremez. Turcular kendi aralarında bir sistem kurmuşlar, mükemmel bir şekilde bir grup giriyor, bir grup çıkıyor.

 

KALEKÖY’E 105 METRELİK BETON İSKELE

Son olarak… Kekova’daki günlük gezi teknelerinin sayısındaki bu büyük artış nedeniyle Kaleköy’de bir trajedi ortaya çıkıyor.

Tüm tekneler buraya yanaşıp misafirlerine kaleye çıkma opsiyonu (o da kabaca 1.5-2 saat demektir) sunmak istiyordu. Ama Kaleköy’de bu teknelerin yanaşabileceği sınırlı sayıda iskele vardı. Tatsız bir çözüm bulunmuş: Kaleköy’ün önüne 105 metrelik bir beton iskele yapılmış. Kaleköy’ün muhteşem manzarasının önünde artık Çin Seddi gibi bir gezi motorları perdesi var.

Bakalım daha neler göreceğiz...

1 Yorum


Misafir
23 Ağu

Yanliz bodrum değil ki bütün koylar aynı karacasogut bence en kötüsü de olabilir yan koy protokola ayrıldığından bize de huzur yok bütün tekneler bu ufak koya doldu halbu kı rahmetli Sayin Özal ZAMANINDA bütün koylar halka açıktı bizle beraber yüzer di sohbet ederdik yani halkın la beraber di

Beğen
bottom of page